Alevi-Bektaşi Güçbirliği Platformu; akademisyenler, STK temsilcileri ve kurumların hazırladığı ve 7 federasyon ile 130’dan fazla dernek, vakıf ve cemevinin imzasını taşıyan “Görüş ve beklentiler” raporu yayımladı.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
Anayasa’daki ilk 4 madde ve 66. maddenin mutlak surette korunması ve tartışmaya açılmaması gerektiği vurgulanan raporda “‘Eşit yurttaşlık’ kavramına şüpheyle bakıyor ve bu söylemi reddediyoruz. Bu kavram, anayasal eşitlik kavramını reddeden ve arka planda devleti farklı etnik, dini ve kültürel gruplara göre pay eden bir yaklaşım sunmaktadır. “ ifadelerine yer verildi.
TÜRKÇE VURGUSU
Devlet dili gibi eğitim dilinin de Türkçe olması gerektiği bildirilen raporda bunun “dil birliğimizi korumak bakımından son derece önemli” olduğu ifade edilerek “Biz, yurttaşlarını gruplara, klanlara, dini veya etnik gruplara bölmeyen, bir kişi bile olsa herkesin temel hak ve özgürlüklerini garanti altına alan bir yaklaşımı doğru buluyoruz.” ifadelerine yer verildi.
‘TÜRK MİLLİ KİMLİĞİ’
Anayasada Türk milli kimliği tanımı dışında herhangi bir etnik, dini veya kültürel kimliğin yer almasının doğru olmadığı belirtilen raporda, “Anayasada, isim belirtilmeden etnik, dini ve kültürel grupların evrensel hakları korunabilir. Ancak hiçbir şekilde etnik, dini veya kültürel tanımlamaya yer verilmemelidir.” denildi.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
Ahmet Yesevi başta olmak üzere Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Hacı Bayram Veli’nin daha çok anlatılması istenen raporda şu ifadelere yer verildi:
“Anayasamızın ilk 4 maddesi ile Türk vatandaşlığını tanımlayan 66. Maddenin mutlak surette korunmasını ve tartışmaya açılmamasını, bu bağlamda milli birliğimizi ve devletimizin temel niteliklerini korumayı son derece yaşamsal buluyoruz. Anayasada Türk milli kimliği tanımı dışında herhangi bir etnik, dini veya kültürel kimliğin yer almasını doğru bulmuyoruz.
Anayasada, isim belirtilmeden etnik, dini ve kültürel grupların evrensel hakları korunabilir. Ancak hiçbir şekilde etnik, dini veya kültürel tanımlamaya yer verilmemelidir. Devlet dili gibi eğitim dilinin de Türkçe olmasından yanayız. Bu iki husus, dil birliğimizi korumak bakımından son derece önemlidir. “Eşit yurttaşlık” kavramına şüpheyle bakıyor ve bu söylemi reddediyoruz. Bu kavram, anayasal eşitlik kavramını reddeden ve arka planda devleti farklı etnik, dini ve kültürel gruplara göre pay eden bir yaklaşım sunmaktadır. Biz, yurttaşlarını gruplara, klanlara, dini veya etnik gruplara bölmeyen, bir kişi bile olsa herkesin temel hak ve özgürlüklerini garanti altına alan bir yaklaşımı doğru buluyoruz.”