Anno 117: Pax Romana İnceleme

Anno 117: Pax Romana’nın PC inceleme kopyası, Ubisoft tarafından Atarita’ya gönderilmiştir.

Ubisoft’un köklü şehir kurma & strateji serisi Anno, yeni oyunuyla karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Bu sefer seleflerinin çalışan taraflarını bir çeşit mıknatıs ile üzerinde toplayan ve hepsini harmanlayan bir yapı oyuncularla buluşacak. Ben de bir süredir bu yeni oyunu deneyimliyordum ve artık düşüncelerimi sizlerle paylaşabilirim. Dilerseniz gelin, hiç lafügüzaf yapmadan doğrudan incelememize geçelim.

Bir şehir kurma oyunu, herkesi aynı anda memnun etmeye çalışmalı mı?

Anno 117: Pax Romana’yı oynarken aklımdan birçok kez bu soru geçti. Şehir kurma ve strateji türünü harmanlayan oyunlar, “ana akım oyunlar” kategorisine girebilir mi? Görünen o ki Ubisoft böyle düşünüyor. Zira yeni oyun, bence içerisinde harmanladığı iki türde de zayıf kalan bir oyun olmuş. Ne diğer şehir kurma oyunlarında olduğu gibi bağımlılık yapan bir döngüye ve derinliğe sahip, ne de strateji oyunlarındaki gibi ödüllendiriyor. Her şeyden biraz yaparak “herkesin oynayabileceği bir oyun” olma gayreti onu oynadıkça daha da aşağıya çekiyor.

Anno 117’nin temel döngüsü serinin diğer oyunlarından ayrılmadan “evleri geliştir, daha yüksek sınıftan vatandaşlar edin ve bunların ihtiyaçlarını karşılamaya devam et” desenini koruyor. Fakat ne yazık ki en derinlikli sistemi de bu. Şehrinize binalar inşa ediyor, daha yüksek sınıflı vatandaşlarla daha kalifiye binalar için iş gücü sağlıyor ve gerekirse bazılarını askere çağırıp görevin başına getiriyorsunuz. Şehir kurma türündeki oyunlar genelde “kısa süreli sabit dertlere” sahip olur ve bu dertlerin konusu, ilerleme boyunca değişir. Anno 117’de baştaki derdiniz ve 20 saat sonraki derdiniz arasında pek bir fark yok. Bir noktada “hep aynı şeyi yapıyorum, acaba bu değişecek mi?” diye düşündüm. Dramatik bir değişiklik yaşanmadı.

Anno 117: Pax Romana, herkesi memnun etmeye çalışma gayesiyle bende bir memnuniyetsizlik uyandırdı.

Yollar inşa et, sokaklarını planla, evleri yerleştir ve geliştirmeye devam et

Anno 117’de serinin önceki oyunlarından birçok içerik bulunuyor. Aslında buna daha önce çalışan formüllerin tek bir vücutta toplanması da diyebiliriz. Yeterli kaynağınızın olmadığı durumlarda binaların taslaklarını haritaya yerleştirerek daha sonra inşa edebilme ve deniz savaşlarına ek olarak kara savaşları gibi çeşitli eski Anno mekanikleri yeni oyunda yerini alıyor. Bunlar yaşam kalitesi iyileştirmeleri ve içerik çeşitliliği bakımından olumlu olsa da oyundaki sığlık durumunu çözmeye o kadar da yardımcı olmuyor. Çünkü başından sonuna kadar; yol inşa ediyor, sokak planlıyor, evleri yerleştiriyor ve geliştirmeye devam ediyorsunuz.

Anno oyunları hep adalarda geçiyor, yeni oyunda da durum aynı. Zaten bu, serinin imzası haline gelmiş durumda. Mevcut adanızdaki erişemediğiniz bazı kaynaklar için yeni adalara yerleşecek (dolayısıyla döngüye yeniden başlayacak) ve bunlar arasında hammadde aktarımı için ticaret rotaları inşa edeceksiniz. Aynı şekilde diğer adalardaki komşu topluluklarla da ticaret ve diplomasi yapabileceksiniz. Ancak bunlar da yine sınırlı ölçekte işliyor ve oyunun çehresini değiştirebilecek kadar özgürlük sunmuyorlar. Şehir kurmanın üzerine süs olarak eklenen stratejik unsurlar, boyutu süslemeleri gereksiz gösterecek kadar büyük bir pastanın üzerine eklenmiş küçük birer mum gibi görünüyorlar.

Albion’da bataklıkların ve çayırlık alanların farklı kullanımlara sahip olmasını beğendim.

Tabii birden fazla adaya yerleşebilmenin güzel katkıları da var. Örneğin, çok dinlilik bunlardan biri. Her adanızda toplumunuzun farklı bir tanrıya inanmasını sağlayabiliyorsunuz. Oyun içinde her tanrı, topluluğa farklı özellikler sağlıyor. Bir tanesi gıda verimliliğinizi artırırken, diğeri savaşçılarınız tarafında elinizden tutuyor. Böylelikle adalarınızın ihtiyaçlarına göre inanışlarını dahi çeşitlendirebiliyorsunuz. Bu da en azından bir noktada tüm adaların “aynı şey” olmasının önüne geçerek bir illüzyon yaratıyor.

Ticaret, diplomasi ve savaş

Şehir kurma yanını bir kenara bırakırsan Anno 117’de bazı strateji unsurları da var. Diğer adalardaki topluluklarla diplomatik ilişkiler yürütebiliyor, ticaret yapabiliyor ve çıkarlarınız uyuşmazsa savaşa da girebiliyorsunuz. Ancak bütün bunlar genelde oyunun sunduğu sınırlamalar etrafında şekilleniyor. Örneğin, adanızda bulunmayan bir kaynağı edinebilmek ve şehrinizin gelişmesini önleyen bir kilidi açmak için ticarete başvurabiliyorsunuz. Bunun da yolu diplomasiyle kesişiyor.

Şehrinizin gelişmişliği, toplumunuzun inançları, Albion’a geçtikten sonra yapacağınız kültürel seçimlerin hepsinin diplomaside yeri var. Bunlar, diğer toplulukların liderlerinin size karşı görüşünü değiştiriyor. Eğer işler kötü gittiyse ve şehriniz yeterince bilgi üretemiyor, inanç güçlenmiyor yahut yüksek sınıf vatandaşlarınızın sayısı yetersiz kalıyorsa, bu diplomasiyi doğrudan etkiliyor. Hiç kimse güçsüz bir dost veya güçlü bir düşman istemez. Ancak maalesef diplomasi, oyunda en az kullandığım pencerelerden ve özelliklerden biri oldu. Beni o yöne iten güçlü bir sebep veya diplomatik ilişkiler kurmanın getirdiği cazip bir ayrıcalık hissetmedim.

Diplomasi ekranı da basit ve sade.

Sanki bu oyunun ana odağı ortalarda bir yerde kalmış gibi hissediyorum. Peşinden sürükleneceğim bir fikre ulaşamadım, bu fikre ulaşamadığım için bana sunduğu araçlardan yararlanamadım… Bu oyunu herkes oynayabilir, çünkü o kadar basit. Ancak herkes keyif alabilir mi? Bundan hiç emin değilim.

Kara savaşlarında ise birimlerinizi yöneterek yine yüzeysel savaşlara giriyor ve doğru stratejiyle kolayca kazanabiliyorsunuz. Birimlerin birbirlerine üstünlükleri ve zayıflıkları etrafında şekillenen karşılaşmalar pek zorlayıcı değil, oyunun önemli bir bölümünü de oluşturmuyor. Deniz savaşları ise bildiğiniz gibi, gemiler birbirine saldırıyor ve can puanı daha hızlı biten batıyor. Oyunun her yanında olduğu gibi burada da sığ bir anlayış mevcuttu. Bilmiyorum, belki de ben Anno’dan daha fazlasını bekliyordum. Kötü değil, ancak övmelere doyamayacağımız kadar harika da değil.

Görsel detay seviyesi etkileyici

Anno 117: Pax Romana’nın en sevdiğim yönü kesinlikle görsel detay seviyesi oldu. Tüm binalar için birden fazla görünüm seçeneği sunulması hem ızgaraya inşa edilen şeklin görsel açıdan tekrar etmesini önlüyor, hem de organik bir çeşitlilik yaratıyor. Ayrıca bütün binaların detaylarını çok beğendim. Kamerayı yaklaştırıp uzun uzadıya onları seyretmek dahi çok keyifliydi. Oyunun bina ve topluluk tarafındaki detay seviyesini takdir ettiğimi söyleyebilirim. Mesela, topluluğunuza bazen bir festival ayarlayabiliyorsunuz ve çıkıp sokaklarda geleneksel biçimde yürüyüş düzenleyerek eğleniyorlar. Bunları seyretmesi çok keyifli. Bu da şehir kurma oyunlarında yapmayı sevdiğimiz şeylerden biri olduğu için benim nezdimde artı puan yazdı.

Tik, tak, teknik

Anno 117: Pax Romana’nın sistem gereksinimlerine baktığımda önerilen tarafta Ryzen 5 3600 ve RX 6600XT’yi görüyorum. Aynı zamanda 16 GB RAM kullanılması öneriliyor. Benim sistemimde ise Ryzen 5 5600X, RX 6650XT ve 32 GB RAM bulunuyor. Ayrıca, önerildiği üzere bir SSD’ye yükledim. Performansım ise orta & düşük karışık ayarlarda ortalama 58 FPS civarındaydı. Işın izleme özelliklerini ise kullanmadım. Görsellik tatminkâr bir seviyede kalsa da özellikle şehirden uzaklaşıldığında çok zayıfladı ve bu “bütün bu gereksinimler çok fazla değil mi?” diye düşünmeme sebep oldu.

Performanstan genel anlamda şikâyetçi değilim. Bu tür oyunlarda çok yüksek FPS değerleriyle oynamaktan ziyade oyunun genel kararlılığı daha fazla önem arz ediyor. Anno 117: Pax Romana ise stutter (takılma) veya çökme gibi sorunlarla boğuşmuyor. Ubisoft’un yakın zamanda çıkan hiçbir oyununda yaşamadığım gibi bunda da bu tür sorunlar yaşamadım. Ancak bu, sunulan görsellik ve sistem gereksinimleri arasında aklıma yatmayan şeyler olduğu gerçeğini de değiştirmiyor.

Oyunun performans ve kararlığından memnunum. Ancak oynamadan önce sistem gereksinimlerine dair detayları mutlaka gözden geçirin. Ubisoft alışılageldik formülün dışında bir sistem kullanıyor. Örneğin, bu alt başlığın en başında sizlere önerilen donanımlarla oyunu “yüksek ayarlarda, 1080p çözünürlükte, 30 FPS” oynayabileceğiniz taahhüt ediliyor. Normalde “önerilen sistem gereksinimleri” denildiği zaman akıllara hemen 60 FPS gelir. Ancak 60 FPS için aynı sistemde ekran kartınızın 16 GB VRAM’e sahip RX 6800XT olması gerekecek. Aşağıdaki görseli inceleyebilirsiniz.

Ubisoft’un paylaştığı resmî sistem gereksinimleri.

Uzun lafın kısası

Velhasıl kelam Anno 117: Pax Romana, serinin görkemli geçmişinin gerisinde kalan bir oyun olmuş. Herkesin oynayabileceği basitlikte bir oyun olma gayesiyle terazide hiçbir baskın tarafa yaslanmayarak biraz havada kalmış gibi hissettiriyor. Bu nedenle aşırı derinlikli ve bağımlılık yapıcı bir şehir kurma & strateji oyunu olduğunu söyleyemem. Ancak serinin hayranları için iyi bir deneyim sunacağını söyleyebilirim.

Benim incelemede sizlere aktaracaklarım bu kadardı. Aklınızdaki soru işaretlerini yorumlar kısmında paylaşabilirsiniz. Mümkün olduğunca yanıtlayarak hepsini gidermeye çalışırım. Ayrıca oyunun sistemlerini daha detaylı açıkladığım, görece daha az eleştiri içeren ilk intiba içeriğimden de merak ettiğiniz detayları öğrenebilirsiniz. Sevgi ve oyun ile kalın.

Anno 117 Pax Romana Nihai İnceleme PuanıAnno 117: Pax Romana İnceleme yazısı ilk önce Atarita – Türkiye’nin Oyun Medyası üzerinde ortaya çıktı.