MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Meclis’teki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
Bölücü açılım sürecine ilişkin mesajlar veren Bahçeli, “Terörsüz Türkiye hedefinde adım adım sona yaklaşılmaktadır. Meclis’te kurulan komisyon çalışmalarını kısa süre içinde ikmal edecektir” dedi.
Kendisine “Sen olmuşsun İmralı, etrafındaki alkış ekibi olmuş Kandil. Siz varken PKK’ya gerek yok” diyen İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu’na “devşirilmiş aslan yavrusu” diyerek yanıt veren Bahçeli, “Bir düşünürün dediği gibi; ‘Herkesin her şeyden haberdar olduğu, üstelik hiçbir şey yapmadığı, her şeyle dayanışma içinde görünüp yerinden bile kımıldamağı bir dünyada’ maskeli yüzlerin, art niyetli siyaset bezirganlarının, atı arabanın ardına koşmaya çalışan ahmakların paçamızdan tutmasına, önümüzü kesmesine billahi müsaade etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Bahçeli, açılıma karşı da çıkanlara hakaret edip “Zekanın sınırları vardır, ama geri zekalılıkta hiçbir eşik ve sınır yoktur. Sınır ve eşik tanımayan güruha neyi anlatsak nafile, neyi göstersek boşunadır. Çünkü onların zeka seviyesiyle bizim rekabet etmemiz, onların dip seviyesine inip de yapacağımız ikna çabasından sonuç almamız yalnızca muhal bir hayaldir. Biz hayalin değil kutlu hedeflerin peşinden koşuyoruz” diye konuştu.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
‘MHP VE CUMHUR İTTİFAKI TÜRK MİLLETİNİN PARLAK GELECEĞİNİN MÜJDESİDİR’
Bahçeli’nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Atatürk yok sayıldıkça çoğalacak saldırıya uğradıkça milli gönüllerde çağalacaktır. Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum. Ey Türk gençliği!’ Türk milleti emanete leke düşürmeyecektir.
Milletimiz ne diyorsa sözümüz odur. Ne istiyorsa dileğimiz aynıdır gerçeği bilip susanlar gerçeği bilmeden konuşanlar kadar tehlikelidir. Bir gerçek vardır ki o da MHP ve Cumhur İttifakı’nın kaderi milletin kaderi, devletin bekası ve istikbalidir. Bizim onun bunun suçlamalarına kanarak siyaset yapmamız aklın ve mazimizin inkarıdır. Hamdolsun biz inkârcı değiliz. Bizim hakkımızda tek söz ve karar sahibi büyük Türk milletidir. MHP ve Cumhur İttifakı Türk milletinin parlak geleceğinin müjdesidir.
Biz Türkiye’nin her yerindeyiz vatanımızın her köşesindeyiz. İnsansız siyaset kansız damar gibidir. Ziya paşa şiirlerinde olmasa bile bazı yazılarında Anadolu’yu sefalet coğrafyası olarak görmüştür. Halbuki Anadolu bir cevherdi millî kültürün merkeziydi. Tanzimatçı kafalar bu gerçeği bir türlü tezekkür edememiştir. Bu nedenle hayatın her alanında kopukluklar yaşanmıştır. MHP ve Cumhur İttifakı Türkiye’nin istikbal aydınlığıdır. Sürekli bir adım önde olmanın gayesi içerisinde olacağız. Bir günümüzü boş geçirmeyeceğiz.
Geçmişin temelleri üzerinde yükselen kutlu bir gelecek ancak ve ancak onu hak edenlerin mükafatıdır. Milletimizin varlığına, iadesine, istikbaline, birliğine ve kardeşliğine sahip çıkacağız. Cumhur’un kaderi cumhuriyetin kaderidir. Cumhur İttifakı Türkiye’yi kem gözlerden, karanlık emellerden, kaos tetikçilerinden fedakârca koruyacak, milletiyle bir ve bütün halde geleceği inşa edecektir.
‘BU ÇERÇEVEDE ATILAN MÜSPET ADIMLARIN SONUÇ VERECEĞİNE İNANIYORUZ’
Karabağ 30 yıl boyunca esaret ve zulmün gölgesinde kalmıştı. Azerbaycan’ın vatan toprakları on yıllar boyunca mateme bürünmüştü. 5 yıl önce gerçekleşen 44 günlük vatan muharebesinden sonra adalet yerini bulmuş, Karabağ gerçek ve ebedi sahibiyle ayrılmamak üzere birleşmişti. Bu vesileyle Azerbaycan halkının 8 Kasım Zafer Günü’nü, ayrıca 9 Kasım Devlet Bayrağı Günü’nü yürekten kutluyor, can Azerbaycan’ı ve büyük Türk milletinin onurlu evlatlarını saygıyla selamlıyorum. Karabağ’ın azatlığında kahramanca mücadele verirken bir hilal uğruna toprağın koynuna giren aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize uzun ve sağlıklı bir ömür diliyorum.
13 Şubat 2009’da vefat eden merhum şairimiz Bahtiyar Vahapzade’nin dediği gibi: Bir ananın iki oğlu, Bir amacın iki kolu, O da ulu, bu da ulu, Azerbaycan-Türkiye. Dinimiz bir, dilimiz bir, Ayımız bir, ilimiz bir, Aşkımız bir, yolumuz bir, Azerbaycan-Türkiye. Bir milletiz iki devlet, Aynı arzu, aynı niyet, Her ikisi Cumhuriyet, Azerbaycan-Türkiye. Karabağ’ın yeni baştan inşa ve ihya çalışmalarının hızla devamını, Güney Kafkasya’da yeşeren, gittikçe genişleyen barış, huzur ve istikrar atmosferini yakinen takip ediyor, bundan da bahtiyarlık duyuyoruz. Bilhassa Azerbaycan ile Ermenistan arasında tesis edilen ve barışçıl arayışları güçlendiren 8 Ağustos 2025 tarihli Washington Mutabakatı’nın zamanla önyargıların kilidini açacağını, ihtilafları ayıklayacağını düşünüyor ve bu çerçevede atılan müspet adımların sonuç vereceğine inanıyoruz. Temennimiz iki taraflı görüşme ve diyalogların sağduyuyla sürdürülmesi, barış çabalarının kökleşerek bölgeye hakim olmasıdır.
‘İSRAİL’İN BÖLGEDEKİ OYUNLARINI DUYMADIĞIMIZI HİÇ KİMSE ZANNETMEMELİDİR’
Türkiye ile Azerbaycan arasındaki bağlar çok sağlam ve köklüdür. İki devlet tek millet gerçeğinden hareketle Türk tarih ve kültürünün kaynaştırıcı ve kucaklaştırıcı misyonu gücümüze çok daha güç katacaktır. Türk Devri’nin iki parlayan devleti karanlık senaryolara, kirli lobilerin ve Siyonist-emperyalist tetikçilerin kumpaslarına geçit vermeyecek, tasada bir, zaferde bir olmaya kararlılıkla devam edecektir. Elbette Türkiye ile Azerbaycan’ın milli, tarihi, kültürel ve stratejik ortaklığı kimi çevreleri rahatsız etmektedir. Bunu biliyor, görüyor ve her zaviyeden izliyoruz. Zemzem diye takdimi yapılan zehri kimin ürettiğinin farkındayız. Azerbaycan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarına, tarihi ve siyasi kazanımlarına pusu kuran, yan bakan, tuzak hazırlayan, hançer sallayan hangi mihrak, hangi devlet veya güç merkezi olursa olsun hasımdır ve hezimet yaşamaya mahkûmdur. Dostluk ve kardeşliğimizin üzerinde kara bulutlar oluşturmaya çalışanların hevesleri kursaklarında kalacaktır.
Bu kapsamda İsrail’in bölgedeki oyunlarını, stratejik ve siyasi manevralarını görmediğimizi, duymadığımızı hiç kimse zannetmemelidir. Türkiye aktif ve çok boyutlu dış politikasıyla bir yanda bölge ülkeleri klasmanında, diğer yanda küresel devletler kataloğunda öne çıkmakta, öncü rol üstlenmektedir. Gerek Türk dünyasının gerek İslam toplumlarının barış, huzur ve refah içinde var olabilmesi, kronik ve konjoktürel sorunların geniş bir uzlaşma ortamında çözülebilmesi evvela samimi ve dürüst dayanışmayla, karşılıklı hak ve çıkarlara saygıyla mümkün olacaktır. Siyasi, ekonomik ve ticari bağların mukavemetiyle; dilde, fikirde ve işte birlik şiarıyla gelecek devrin Türk Devri olacağından kuşkumuz yoktur.
‘GAZZE’YE ULAŞMASI GEREKEN İNSANİ YARDIMLAR ENGELLENMEKTEDİR’
İnsanlık gerilim ve kutuplaşmalardan dolayı yorgun düşmüştür. Savaş ve soykırım suçu işleyen Siyonist vandallık dünya çapında protesto ve telin edilmektedir. Gazze’ye ulaşması gereken insani yardımlar engellenmektedir. Susuzluk, açlık ve ilaç yokluğu Filistin halkını en az hunhar operasyonlar kadar müessif ve mütemadi şekilde etkilemektedir. Türkiye’nin çıtası yüksek, çok yönlü, dinamik, dengeli, gerçekçi, aynı zamanda ahlaki ve insan temelli diplomatik temasları ve dış politik vizyonu barış ve huzur kuşağının çevremizde vasat bulmasına doğrudan doğruya hizmet etmektedir.
Azerbaycan-Ermenistan’dan sonra, Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın ateşkes ve barışla sonuçlanması, Gazze’de kalıcı ateşkes ve barışın sağlanması, Hakeza Afrika ve diğer coğrafyalarda barışçıl arzuların sivrilip serpilmesi, Irak ve Suriye’de siyasi ve toprak bütünlüğüyle iç barış, kardeşlik ve birliğin kurumsallaşması yaşanabilir bir dünyanın yegâne anahtarıdır.
‘AHMAKLARIN PAÇAMIZDAN TUTMASINA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ’
Değerli Arkadaşlarım, “Terörsüz Türkiye, Terörsüz Bölge” hedefimiz yeni yüzyılda en büyük kozumuz, en müteyakkız kudretimiz olacaktır. Türkiye kamburlarından kurtuldukça birileri zırvada sürekli yeni bir faza, yalan ve iftirada bir üst aşamaya geçmektedir. Bize yönelik, “Sen olmuşsun İmralı, etrafındaki alkış ekibi olmuş Kandil. Siz varken PKK’ya gerek yok” diyen devşirilmiş aslan yavrusuna diyeceğim çok şey olsa da, bir lafına bakıyorum laf mı diye, bir de söyleyene bakıyorum adam mı diye. İki durumda da karşımda ciddiye alınacak bir insan sureti, dikkatle inceleyeceğim bir cümle düzeneği kesinlikle göremiyorum.
Ne güzel de ifade etmiş Hz.Mevlana; “İnsanı gördüklerinden ibaret sayma, göremediklerinde ara. İçidir hakikatin resmi, dışı sadece manzara.” Yoksa insanın içinde hakikat baksak ne çıkar, bakmasak ne yazar. Bilen bilir bu tiplerin içinde kaynayan fitne kazanlarını, bilmeyen ne bilsin dışından taşan arızalı ve hasarlı yanlarını. Engizisyon zulmü Galile’ye dünyanın dönmediğini söyletmişti. Ancak dışarı çıktığında söylediği tarihin ufkunda çınlamıştı: Ne yaparsanız yapınız, dünya dönüyor ve dönecek. İyi kılıflı kötü ve kötürüm emel sahipleri ne yaparsa yapsın, ne derse desin Terörsüz Türkiye’nin şafağı sökecek, yüreklerimizde dikilen fideler meyvesini yakında verecektir.
Bir düşünürün dediği gibi; “Herkesin her şeyden haberdar olduğu, üstelik hiçbir şey yapmadığı, her şeyle dayanışma içinde görünüp yerinden bile kımıldamağı bir dünyada” maskeli yüzlerin, art niyetli siyaset bezirganlarının, atı arabanın ardına koşmaya çalışan ahmakların paçamızdan tutmasına, önümüzü kesmesine billahi müsaade etmeyeceğiz.
‘GERİ ZEKALILIKTA HİÇBİR EŞİK VE SINIR YOKTUR’
Tarihte Babil nasihatçileri diye bir kavram vardır. Söylenenlere göre, Babil’de doktor yokmuş. Hastalığı olanlar meydanda toplanır, gelen geçenden yakalandıkları hastalıklar için öğüt dilenirlermiş. Zengin işadamları itibar kazanmak için her fırsatta öğüt verirlermiş. Kimisi şahsi deneyiyle övünür, kimisi de laf ola beri gele konuşurmuş. Ancak Babil’de herhangi bir illete çare üretildiği de görülmemiş. Çünkü Babil’de sorununun çözümü için akıl yerine beyhude öğüt vermenin kolaycılığı, boşa sallayıp dolu tutmanın sorumsuzluğu egemenmiş.
Bizim Babil nasihatçilerine karnımız toktur. Terörsüz Türkiye’ye karşı gelenler, hele bir itiraf etsinler; terör bitsin mi, bitmesin mi? Milli birlik ve kardeşlik Cumhuriyet’in yeni yüzyılına mühür vursun mu, vurmasın mı? Küresel ve bölgesel siyaset masasında kartlar yeniden dağıtılırken, menü mü olalım, yepyeni bir millet menkıbesine imza mı atalım? Hıyanet derecesinde gaflete kapılanlar, bir açıklasınlar da öğrenelim.
Zekanın sınırları vardır, ama geri zekalılıkta hiçbir eşik ve sınır yoktur. Sınır ve eşik tanımayan güruha neyi anlatsak nafile, neyi göstersek boşunadır. Çünkü onların zeka seviyesiyle bizim rekabet etmemiz, onların dip seviyesine inip de yapacağımız ikna çabasından sonuç almamız yalnızca muhal bir hayaldir. Biz hayalin değil kutlu hedeflerin peşinden koşuyoruz.
Patrona Halil aydınlık çağımızı başlatma amacında olduğu iddia edilen Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’yı katletmişti. 1.Mahmut Patrona Halil’i saçlarından yakalamış ve başını musalla taşına vururken şunları söylemişti: “Bu habis kelle gidince ülkeyi ışık kaplayacak.” 300 yıla yaklaşan o ışık arayışı sonunda ufuk çizgimizde belirmiştir. Bu ışığı perdeleyecek bir ucube ve uyduruk siyasi zihniyete tahammülümüz asla yoktur. Geleceğin yol haritasını geçmişin tecrübeleriyle çizmekten başka seçeneğimiz de yoktur. Kaldı ki ne kadar geçmişe bakarsak o kadar ileriyi görmemiz mümkündür. Ruh enginliğine ve özgüvene sahip toplum veya milletler yeri geldiğinde geçmişleriyle yüzleşmeyi bilecek kadar cesurlardır.
‘BEDELİ HERKES İÇİN AĞIR OLACAK’
Aziz milletimiz yoksul, yorgun, yılgın, bitkin, durgun ve düşkün olduğu dönemlerde bile umudunu hiç kaybetmemiş, kutlu hedeflerinden en ufak sapma göstermemiştir. Zalim sömürgecilerin stratejik hesapları devleşmiş iman karşısında tıpkı çorap gibi sökülmüş, tıpkı kumdan kaleler gibi devrilmiştir. Nezih mizaçlı insanımız ekmeğini büyütmek, aşını kaynatmak, işini bulmak, ekonomik güvenliğini tesis ve temin etmek için her zorluğa katlanmış, her çileye dayanmıştır. Fakat siyasi, tarihi, kültürel varlığımız emperyalist ambargo ve yaptırımlarla taciz edilmiş, sürekli tahribata uğramıştır.
Bu nedenle yaşadığımız ekonomik ve siyasi sorunların içyüzünü, can alıcı noktalarını doğru tahlil, doğru yorumlamak zorundayız. Eklektik ve mütereddit yorumların, peşin yargıyla beslenmiş, siyasi hırsla perçinlenmiş, husumetle derinleşmiş değerlendirmelerin bizi bir yere götürmesi, sağlıklı sonuçlara kapı aralaması imkansızdır. Bu ülke hepimizindir. Bu vatan üzerinde yaşayan her insanımızın yeryüzü cennetidir. Temiz bir dil kullanmak, empati kurmak, erdemli olmak, meseleleri geniş bir açıyla ele almak öncelikle siyasi partilerin, sonra da herkesin müşterek sorumluluğudur.
Birbirimizi suçlayarak, birbirimize düşman muamelesi yaparak kin ve öfkelerimizi yarıştırmak Türkiye’ye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Aklıselim ve kalbiselim çizgiden savrulmanın bedeli herkes için ağır olacaktır.
‘TERÖRSÜZ TÜRKİYE HEDEFİNDE ADIM ADIM SONA YAKLAŞILMAKTADIR’
Terörsüz Türkiye hedefinde adım adım sona yaklaşılmaktadır. Meclis’te kurulan komisyon çalışmalarını kısa süre içinde ikmal edecektir. Bizim meselemiz Türkiye’nin yeni bir kurtuluş mucizesiyle zirveye tutunmasıdır. Bizim meselemiz vatandır, millettir, devlettir, al bayrağın altında 86 milyonun tek yürek olmasıdır. Bu arada bizimle milliyetçilik konusunda, vatan ve millet sevgisi hususunda boy ölçüşmeye çalışan siyasi tufeylilere diyorum ki; İdrak-i meali bu küçük akla gerekmez, Zira bu terazi o kadar sıkleti çekemez.”