Mustafa Özgür Sancar yazdı…
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
Diyalektik materyalizmin özü zıtların birliğine dayanır. Tarih, politika ve yaşam, karşıtların savaşı sonrası ortaya çıkan yeni sentezin toplamıdır ve yaşamdaki her bir kesit, bu kusursuz diyalektik işleyişin mutlak sonucudur.
GÜZ: ZITLARIN KUSURSUZ BİRLİĞİ
Hayat bu gerçeği her vesile ile gösteriyor bize; en çok da güz mevsiminde…
21 Eylül ile başlayan güz, yazdan kalma parlak güneş ışığını, pastel renklere dönüştürürken, doğanın kahverengini arttırıyor; fakat yeşili bütünü ile terketmiyor; biri gençliğin ve tazeliğin, diğeri olgunluk ve deneyimin bu iki rengi bir arada varoluyor.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
Ve yağmurlar… sonbaharın karakterini oluşturuyor.
Kimine göre kederi, hatta mutsuzluğu kimine göre ise huzur ve dinginliği anlatıyor. Her iki durumda da yeni bir duyguyu çağırıyor yağmur. Birbirine zıt olanın yarattığı yenilik.
YAĞMUR, YENİ BİR BAŞLANGIÇ
Hiç kuşkusuz bir doğa olayı olmaktan çok daha fazlası… doğaya dair olağanüstü bir imgelem…
Binlerce metre yükseklikteki su buharının soğuk hava dalgası ile karşılaşmasındaki nesnel doğa yasası, insan duygu ve düşüncesini doğrudan etkileme yeteneğine sahip… göklerdeki egemenliği duygu evreninde de varlığını hissettiriyor.
Toprağa düşen mineral dolu damlacıklar, doğanın kendini yeniden üretmesini, yeraltı su depolarının dolmasını sağlarken, kişisel imgelemimde tam anlamı ile bir yeniliği, yeni bir başlangıcı çağrıştırıyor.
Yağmur beni mutlu ediyor; son derece kolay anlaşılabilir bir nedenden ötürü…
Kimilerine göre; hatta çoğunluğa göre bir kasvet nedenidir. İç sıkıcı, sizi kapalı bir mekâna bağlayan zorlayıcı ve tercih edilmeyen bir doğa olayı olarak algılanır.
SEVİNÇ
Ortaya konan tüm bu negatif düşüncenin tam da zıddı olarak yağmurun doğada ve insan ruhunda her şeyi baştan aşağıya yenilediğini düşünürüm.
Bir arınma; bir tazelenmedir… her şeyi geride bırakıp tekrar başlamaktır. İlk damlanın toprağa temasıyla kendini hissettir, bir anda tüm üzüntüler, hüzünler yerini yeniden başlamanın çocuksu sevincine bırakır; tüm kötülükler silinir.
Gök gürültüsü, bu ele avuca sığmaz sevinç kıpırtısını harekete geçirir, çakan şimşekler ürkütücü değildir; mutluluğu çağıran, renkli gökyüzü ışıkları gibidir.
O nedenle hiçbir zaman korkmadım gök gürültüsü ve şimşeklerden; aksine hep içerisinde hissettim yer ile göğü birleştiren bu karşı konulmaz enerjinin…
BÜYÜLÜ GERÇEKLİK
Fırtına da aynı duyguyu aktarır. Dinen fırtına sonrası kahverengi ve morun değişik tonlarına çalan gökyüzü, çocukluğunuzun mâsum bahçelerine götürür sizi. Büyülü bir gerçekliktir yaşanan, gerçek dünyada; ancak hayaldeki kadar güzel bir imge gözlerinizin önündedir.
ARINMA VE TAZELENME
Derin ve sürekli artan bir sevinç kaplar böylesi durumlarda içimi. Kıpır kıpır bir sevinç…
Hem kapalı yerde kalmak için meşru bir gerekçedir yağmur. Yağmuru seyrederken metaforlar, geçişler oluşur kafamızda; iç dünyanızı zenginleştirmenin en dolaysız yolu olan kitaplara daha fazla zaman ayırabilirsiniz. Oysa güneşli havalarda içeride kalmak kolay değildir. Güneş ve mavi gökyüzünün de bizi mutlu ettiğini, hayata bağladığını söylemeliyim; ne var ki yağmur dışında, arınma ve tazelenme duygusunu hiçbir doğa olayıyla yaşayamayız.
O nedenle yağmur hiç bitmesin isterim…