DEM Parti’den komisyona çağrı: ‘Sürecin ritmi düştükçe…’

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme dair açıklamalarda bulundu.

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

Hatimoğulları, Avrupa’daki temaslarından bahsederek “Avrupa’da, başta Alevi canlar olmak üzere halk buluşmaları gerçekleştirdik. Türkiye’de ve diasporadaki bütün Alevi canlar barıştan ve demokrasiden yana; ancak temkinli olduklarını da her buluşmada belirtiyorlar. Türkiye’de devletin yürüttüğü Alevi politikasını/açılımını samimiyetten uzak, tarihsel asimilasyoncu politikanın bir devamı olarak görüyorlar. Aleviliğin bir inanç olduğu ve Cemevlerinin ibadethane olarak tanınması gerektiği vurgusunu özellikle yapıyorlar. Bütün farklı halkların ve inançların, eşit yurttaşlık temelinde, özgür ve eşit yaşayacakları bir hukuk ve toplumsal zeminde yaşaması gerektiğini söylüyorlar. Kendilerinin özne olduğu, sözlerinin dinlendiği ve başta kimlik ile inanç olmak üzere taleplerinin görünür olmasının önemini özellikle vurguluyorlar” görüşünü savundu.

Geçen günlerde cezaevinde eski HDP eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ı ziyaret ettiklerini anımsatan Hatimoğulları, “Kendileriyle süreci değerlendirdik. Bizler, milletvekili arkadaşlarımız, mahpusların aileleri ve cezaevi görüşlerine giden herkes, mahpusların süreçten beklentileri olduğunu vurguluyor. Bu sürecin adı barışsa gerekli adımlar atılmalı, yasal düzenlemeler yapılmalı; barış tek tarafın adımlarıyla inşa edilemez, devlet ve iktidar somut adımlar atmalıdır” dedi ve AİHM kararının uygulanması gerektiğini söyledi.

‘YASAL DÜZENLEMELERE İLİŞKİN ATILMIŞ BİR ADIM YOK’

Hatimoğulları açılım süreciyle ilgili değerlendirmesinde şunları söyledi:

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

“22 Ekim, 27 Şubat, 5 Mayıs ve 11 Temmuz, Türkiye’de barış umudunun yeşerdiği tarihi günler oldu. 7/24 yürüttüğümüz barış çalışmalarında, bütün toplumsal ve siyasal kesimlerden şu değerlendirmeyi duyuyoruz: Bizleri yalnızca DEM, yani siz, ziyaret ediyorsunuz; süreç için sadece siz sahadasınız. İktidar ve muhalefet, barışın toplumsallaşması için sahada değil. Yasal düzenlemelere ilişkin atılmış bir adım dahi yok; barışı herkes ister ama iktidardan doğru söylemi aşan, güven oluşturan somut adımlar gelmiyor. Bunlar çok gerçekçi değerlendirmelerdir.

‘KOMİSYON SOMUT ADIMLARA YOĞUNLAŞMALI’

Türkiye’nin elinde tarihi bir fırsat var: yüz yıllık bir sorunu çözmek, elli yıldır devam eden savaş ve çatışmaları bitirmek; antidemokratik uygulamalarla derinleşen yönetim, siyasi, toplumsal ve ekonomik krizlerin çözüm kanallarını açacak demokratik dönüşümü sağlamak. Bunlar tarihi fırsatlar değil mi?

Herkesin görev ve sorumlulukları bellidir. İktidar ve devlet, yasal düzenlemeler başta olmak üzere somut adımlar evresine ivedilikle girmelidir. Güven artırıcı adımlar ivedilikle atılmalıdır. Toplumsallaşamayan barış sonuç alamaz; barışın toplumsallaşmasının yolu ise başta kadınlar ve gençler olmak üzere toplumun bir bütün olarak barışın mimarı haline gelmesinden geçer. Burada iktidar ve muhalefet dahil herkese – hepimize – büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Komisyonun önümüzdeki süreçte somut adımlara yoğunlaşması, tekil, özgül ve bütüncül geçiş yasalarının çerçevesinin bir an önce çizilmesi ve 2026 yılı bütçesi Genel Kurul’a gelmeden yasal düzenlemelerin yapılması, güven artırıcı ve ön açıcı olacaktır.

‘MECLİS’İN RESMİ HESABINDAN KÜRTÇE MESAJ ÖNEMLİ VE ANLAMLIDIR’

TBMM Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş beraberindeki heyetle Diyarbakır’a bir ziyaret gerçekleştirdi. Meclis’in resmi hesabından diğer diller gibi Kürtçe paylaşım yapıldı. Önemlidir, anlamlıdır ve şimdi soruyoruz; Meclis resmi hesabı Kürtçe paylaşım yapınca Türkçeye veya başka bir dile halel mi geldi? Ülke bölündü mü? Hayır. Tam tersi. Tam tersi bu ülkede yaşayan milyonlar Kürt’ü tanımış oluyor. Ana dillerine saygı göstermiş oluyor.

‘KÜRT HALKINI DEMOKRATİK BİR CUMHURİYET İDEALİNE YAKLAŞTIRMAKTAN KİMSE KAYBETMEZ’

Tam tersine, bu ülkede yaşayan milyonlarca Kürt tanınmış oluyor. Cumhuriyet’i demokrasiye, Kürt halkını demokratik bir Cumhuriyet idealine yaklaştırmaktan kimse kaybetmez; toplum ve demokrasi kazanır.

‘SÜRECİN RİTMİ DÜŞTÜKÇE SAVAŞTAN YANA OLANLARIN CESARETİ ARTIYOR’

Irkçılar, ırkçılıktan siyaset devşirenler bu adımları istemezler. Atılmayan her adım, yaşanan her gecikme, süreç karşıtlarını cesaretlendiriyor. İşte görüyoruz. Sürecin ritmi düştükçe savaştan yana olanların cesareti artıyor ve adeta tüm tuşlara basılmışçasına sistematik olarak barış karşıtı sesler yükseliyor. Süreç bitsin, ölümler sürsün diyorlar mealen. Peki kim bunlar? Neden bu kadar ısrarcılar? Bunlar yıllarca savaş siyaseti yapanlar, siyaseti çatışmadan ibaret görenler ve bundan nemalananlardır. Şimdi barış onların tüm varlık nedenlerini ortadan kaldırıyor. Meclis’te bu savaş hamasetini yapanları çok iyi görmemiz lazım. O Meclis kürsülerinde çığlık atanlar kendi kapalı dünyalarında yaşayan bir avuç ayrıcalıklı azınlıktır. Onların kendi imtiyazlı hayatları bitmesin diye Kürtlerle eşitlenmemek için bu adımları attıklarını biliyoruz. Bu sistematik provokasyonlara pabuç bırakacak değiliz. Tek sermayesi nefret olan bu kesimin ırkçı hayallerinin toplumu bölmesine izin vermeyeceğiz.

86 milyonun huzurunda bütün milletvekillerimize, partililerimize çağrıda bulunuyorum. Bu ırkçılarla atışma sarmalına girmeyeceğiz. Onların belirlemek istediği dar alanda siyaset yapmayacağız. Enerjimizi barış ve demokratik toplumun inşasına harcayacağız. Geçim derdindeki milyonlara, adalet arayanlara, barış özlemi çekenlerin umuduna, mücadelesine güç katacağız. İnsana dokunan, hayata anlam katan, somut çözümler üreten bir dille konuşacağız. Süreç karşıtlarının tahriklerini asla gelmeyeceğiz. Onların oynadığı oyunu ifşa edeceğiz çünkü biliyoruz hakaret, küfür, siyaset değildir; siyasetin bittiği yerdir. Bütün bu gürültü patırtı siyasi tükenmişlik sendromunun ta kendisidir. Kürt düşmanlığını savaş seviciliği ile birleştirenlere geçit vermeyeceğiz. Bizler demokratik müzakere ve mücadele ilkeleriyle siyasi yapmaya devam edeceğiz.”

‘SURİYE’NİN ÖNEMLİ SİYASİ AKTÖRLERİNDEN PYD…’

Anka’nın aktardığına göre, TBMM Genel Kurulu’na gelmesi beklenen Irak-Suriye tezkeresi hakkında da konuşan Hatimoğulları, şu ifadeleri kullandı:

“Irak-Suriye tezkeresi bugün Genel Kurul’a gelecek. Fesih kararı alan PKK’ye ve sivil siyasi parti olarak Suriye’nin önemli siyasi aktörlerinden PYD’ye karşı ilk defa 3 yılı kapsayan sınır ötesi operasyon tezkeresi Meclis’e sunuldu. Tezkereci anlayış güvensizliği arttırmaktan başka hiçbir sonucu açığa çıkaramaz. Tezkere siyaseti 27 Şubat ruhuna uymuyor, uyamaz. Eller namluda barış olur mu? Bu soruya herkesin yanıt üretmesi lazım. Eller namluda barış olmaz. Kürtlerin, Türklerin, Arapların ve etnik dinsel kimliklerin eşit haklara sahip olduğu daha demokratik ve özgürlükçü yaklaşımlara kesinlikle ihtiyaç var.

ESKİ ‘ÇÖZÜM SÜRECİ’Nİ ÖRNEK GÖSTERDİ

Devlet aklı dediğimiz olgu 2014’te Salih Müslim ve heyetiyle Ankara’da görüşmeler yaptı. Aynısının devam etmesi gerektiğini belirtiyoruz, altını çiziyoruz. Parlamento, gelecek olan Suriye-Irak tezkeresini gündemine almamalıdır.”