DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
Bölücü açılım sürecine ilişkin mesajlar veren Bakırhan, komisyonun son bir dinleme yapması gerektiğini savunup “Komisyonun Sayın Öcalan’la görüşmesini tabuya çevirmemeliyiz” ifadelerini kullandı.
Bakırhan, “Bu Meclis’in omuzlarında bir yılın değil yüz yıllık geleceğin tarihi sorumluluğu duruyor. Bu yılın Meclis’i ilk Meclis kadar önemlidir. Demokratik müzakereyle, demokratik cumhuriyeti inşa etme göreviyle Meclisimiz karşı karşıyadır. Türkiye’nin yüzde 95’inden fazlasını temsil eden Meclis’e sesleniyoruz. Bu yıl herhangi bir yıl değil, bu bağlamda çağrımız açık ve nettir gelin bu yasama yılını Türkiye tarihinin çözüm yeri yapalım” diye konuştu.
‘UMARIM AİLELERİ EVLATLARINA KAVUŞTURACAĞIMIZ GÜNLERE MECLİS KATKI SUNAR’
Bakırhan’ın açıklamasından öne çıkanlar şöyle:
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
“1 Ekim’de açılan yeni yasama yılıyla birlikte toplumun gözü kulağı Meclis’e çevrilmiş durumda. Son bir yılda çözüm ve barış adına önemli anlara tanıklık ettik; bu gelişmeler, çatışmanın değil siyasetin konuştuğu yeni bir dönemin kapısını araladı. Meclis çatısı altında kurulan komisyon bu sürecin önemli bir zemini olarak öne çıktı. Komisyon, bir asırdır ülke gündeminden düşmeyen ve son elli yılda büyük acılar yaşatan bir meseleyi ele alıyor.
Komisyonda dinlediğimiz tüm davetlilerin, farklı perspektiflerden gelseler de ortak bir vurgusu vardı; ‘Çözüm olmalı, ölümler sona ermeli.’ Eski Meclis Başkanları umut hakkının ve eşit yurttaşlığın şart olduğunu vurgularken; akademisyenler, bu meselede kök nedenlere inilmesi ve zihniyetin değişmesi gerektiğinin altını çizdi. Ekonomi kuruluşları mevcut eşitsizliğin giderilmesi gerektiğini belirtirken; hukukçular ise bu dönemin yeni bir toplumsal sözleşmeye vesile olması gerektiğine işaret etti. Tüm bu taleplerin en net ve acı ifadesi ise yüreği yanan ailelerden geldi; hemen hemen katılan bütün aileler ‘Artık yeter, çözüm gelsin’ dedi. Biz de yüreği yanan annelerin beklentilerini karşılayacak bir çalışma içinde olacağız. Umarım bir an önce aileleri evlatlarıyla kavuşturacağımız günlere Meclis katkılar sunar.
‘KOMİSYONUN ÖCALAN’A GÖRÜŞMESİNİ TABUYA ÇEVİRMEMELİYİZ’
Komisyonun son bir dinleme daha yapması gerekiyor. Sayn Öcalan’ı dinlemesi gerekiyor. Son kırk yılda Sayın Öcalan ne zaman konuştuysa hep barış gündeme geldi. Yüz yıllık bir meselenin çözümünü konuşurken ürkek olunmaz. Önyargılarımızı bir kenara bırakmak lazım. Komisyonun Sayın Öcalan’la görüşmesini tabuya çevirmemeliyiz. Gelin bu yasama yılını Türkiye tarihinin çözm yılı yapalım.
Mardin’deki kayyımın İstanbul’a nasıl sıçradığını gördük. Yerel demokrasi güçlendiğinde sadece bir bölge değil tüm demokrasi, ülke rahatlar.
‘BİRİLERİ BİZİ İKTİDARDAN TARAF GÖSTERMEYE ÇALIŞIYOR’
DEM Parti kimin tarafında sorularına maruz kalıyor. Çözüm konuşulunca birirleri bizim iktidardan taraf göstermeye çalışıyor, şimdi olduğu gibi. Seçim dönemlerinde ise tam tersine başka bir partinin parendesi olarak göstermeye çalışıyor. Biz halktan, emekçiden ve ezilenlerden yanayız. Umudumuz büyük, çözümümüz de büyük olacak.
Ateşkes elbette önemlidir ama ateşkes tek başına barış değildir. Kalıcı barış için kapsamlı çözüm gerekir. DEM Parti olarak Filistin halkının meşru hakkını savunmaya devam edeceğiz.
‘MAZLUM ABDİ’NİN CUMA GÜNÜ YAPTIĞI AÇIKLAMA ÇOK ÖNEMLİDİR’
Son günlerde hem iktidar hem muhalefet hem de kimi medyadan şunları duyuyoruz; ‘Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi 10 Mart mutabakatına uymuyormuş’. 10 Mart mutabakatı, Suriye’deki demokratik çözüm için attıkları önemli bir adımdır. Ortak güvenlik mekanizmalarının kurulması gerektiği söylenmişti. Ademi merkeziyetçi sistemin oluşturulmasına işaret etmişti. Anayasal güvenceler isteniyordu. Şimdi size soruyorum, kim gereğini yerine getirmedi? Biraz akıl, biraz vicdan. Mazlum Abdi’nin cuma günü yaptığı açıklama çok önemlidir. SDG’nin askeri heyeti yakında Şam’a gidecek dedi ve Suriye Bakanlığıyla entegrasyon sürecini görüşecek dedi. Gitti mi? Gitti ve görüştüler. Umarım görüşmeler başta Kürtlerin, Alevilerin, Dürzilerin, temel haklarına kavuştuğu zemine de yardımcı olur. Temennimiz, Suriye Geçiş Hükümeti, Kürtlerin bu yapıcı tutumuna denk düşen bir pozisyonda olmalıdır.
‘TÜRKİYE’DE BARIŞ, SURİYE’DE DEMOKRASİ, ORTADOĞU’DA İSTİKRAR, EN ÇOK TÜRKİYE EKONOMİSİNE YARAR’
Türkiye’de barış, Suriye’de demokrasi ve Ortadoğu’da istikrarın en çok Türkiye ekonomisine yarayacağını söylüyoruz. Üç gün sonra, 17 Ekim’de “Dünya Yoksullukla Mücadele Günü”nü karşılayacağız; ne acıdır ki, Cumhuriyet’in yüz yılı içinde en yakıcı yoksulluğu bugünlerde yaşıyoruz. İnsanlar kesesindekini tüketti, birikimleri eridi; maaşlar yetersiz. Yoksulluk öyle bir seviyeye geldi ki, asgari ücret 22 bin lira iken açlık sınırı 28 bin liraya dayanmış durumda. Bu tabloda adaletten, eşitlikten, huzurdan, mutluluktan ve geleceğe umutla bakmaktan söz edebilir miyiz?
Yoksulluk sınırı 91 bin lirayı aşmış, yani bir hanede dört kişi asgari ücretle çalışsa dahi yoksulluk sınırına yetişemiyor. Üç milyon aile elektrik desteği olmadan lambasını yakamıyor; 700 bin aile destek alamazsa ısınamıyor, tenceresinin altını bile yakamıyor. Gelir dağılımı adaleti iyice bozuldu; Türkiye, gelir eşitsizliğinde Avrupa birincisi. Her 10 kişiden ikisi yoksul, altısı borçlu. Artık Türkiye’de “zengin olmayan herkes yoksuldur” denecek bir manzara var.
Biz DEM Parti olarak “barış” diyoruz. Ama en önemli barışlardan birinin ekonomik barış olduğunu özellikle vurguluyoruz. Ekonomik barış, tüm barışların altyapısıdır. Ekonomik barışın yolu da tıpkı siyasal barışta olduğu gibi eşitliği ve adaleti tesis etmekten geçer.”