İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Balıkesir’de “Hep beraber sonuna kadar” sloganıyla gerçekleştirilen partisinin Balıkesir 4. Olağan İl Kongresi’ne katıldı.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
Burada konuşan Dervişoğlu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 87’nci yılı üzerinden şunları kaydetti:
“Mescitlerde Mustafa Kemal’e rahmet okutulmasını istemeyen bir güruh var bu Türkiye’de. Kocaeli’de bir vali ortaya çıkıyor, diyor ki: ‘10 Kasım, Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 87’nci yıl dönümü. Kocaeli’nin camilerinde Mustafa Kemal’in ruhuna Mevlid-i Şerif okutulacak ve Kur’an-ı Kerim tilavetinde bulunulacaktır.’ Hemen bir kesim ayaklanıyor. ‘Camiler bizimdir, bizim camilerimizde ona Fatiha okutamazsınız’ diyorlar. Düşünebiliyor musunuz? Cumhuriyet’i kuran adamın ölüm yıl dönümünde, Cumhuriyetin camilerinde Mustafa Kemal Atatürk’e Fatiha okunmasını yasaklamaya kalkışan bir hainler topluluğu var bu Türkiye’de. Ne Cumhuriyet’in kuruluş yıl dönümlerinde ne Mustafa Kemal Atatürk’ün vefat yıl dönümlerinde camilerde ondan bahsediliyor. Mustafa Kemal’den camilerde bahsettirmiyorlar da Mustafa Kemal sahipsiz mi kalıyor zannediyorlar? Mustafa Kemal’in bu melunların takdirine, taltifine, teveccühüne ihtiyacı mı var zannediyorlar? Biz slogan Atatürkçüsü değiliz. Biz cumhuriyetçiyiz, Türkçüyüz ve gerçekten Atatürkçüyüz.
‘ERDOĞAN’I ATATÜRK’ÜN RUHUNA KUR’AN-I KERİM OKUMAYA DAVET EDİYORUM’
Bu infiale dönüşünce Türkiye’de Başkanlık Divanımızda oturduk ve bir karar aldık. 10 Kasım 2025 Pazartesi günü, 81 vilayetimizde ikindi namazı öncesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün ruhuna Mevlid-i Şerif okutacağız ve Kur’an tilavetinde bulunacağız. Mustafa Kemal’in koltuğunda oturan ben değilim; ben Mustafa Kemal’in koltuğunda oturmaya talip olan kişiyim. Mustafa Kemal’in koltuğunda şu anda oturan, bu ülkenin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Hakaret onun koltuğuna yapılmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret edilirken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanı’na da büyük bir görev ve sorumluluk düşmektedir. Ben Sayın Cumhurbaşkanı’nın kıraate ne kadar hâkim olduğunu ve Kur’an-ı Kerim’i usulü erkânıyla nasıl güzel okuduğunu iyi biliyorum. Bu millet Mustafa Kemal’e dua okurken, Hacı Bayram Camii’nde olacağım ben ikindi namazı öncesinde. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, Atatürk’ün ruhuna Kur’an-ı Kerim okumaya davet ediyorum. Bunu yaparak, sanki etrafından kaynaklanıyor gibi görünen bu provokatif yaklaşımın önünü keseceği kanaatini taşıyorum. Bu millete hiç kimse ruhunu kaybettiremez.”
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
‘ÖCALAN’A ‘KURUCU ÖNDER’ DEMEDİĞİM İÇİN TEHDİT EDİLİYORUM’
Açılım sürecine ilişkin de konuşan Dervişoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye’de bir şebeke kurulmuş; büyük Türk milletinin hilafına adımlar atılmasının altyapısı oluşturuluyor. Yeni bir süreç başlattılar. Türkiye Birlik ve Millet Meclisi’nde bir komisyon kurdular; Türkiye’nin tartışılmaz ne kadar değeri varsa, tartışma masasına yatırmaya kalkıştılar. Ne konuşuluyor Türkiye’de şimdi? Üniter devlet yapımız konuşuluyor. Dil birliğimiz konuşuluyor. Vatandaşlık tanımımız konuşuluyor. Hiçbiri zoruma gitmiyor. Bir de Abdullah Öcalan denen caninin hürriyeti, özgürlüğü konuşuluyor. Yuhlama. Yuhalamaya gerek yok; benim zaten şekerim inip çıkıyor, bunu düşününce. Buna karşı da mücadele ediyoruz. Bağıra çağıra değil, oldukça makul bir ses tonu ve üslupla anlatıyoruz. Yahu, Abdullah Öcalan’a duyduğunuz sevdanın kaynağını biz biliyoruz. Sizin önünüze ödev veriyorlar ve o ödevin yerine getirilmesi için de sizi vazifelendiriyorlar. Abdullah Öcalan’a duyduğunuz sevdanın menşei başka yer olduğunu da biliyoruz. Bize soruyorsunuz ya: ‘Ne oldu da bunlar değişti? Dün böyle diyorlardı, bugün böyle diyorlar.’ Bu adama bir şey mi oldu diye de soruyorsunuz. Ben de eleştirdim; zaman zaman tehdit ve hakaretlerin muhatabı oluyorum. Ben niye tehdit ediliyorum, biliyor musunuz? Dünden bugüne değişmediğim için. Dün ben Abdullah Öcalan’a ‘cani’ diyordum; bugün ‘kurucu önder’ demediğim için tehdit ediliyorum.
‘Dün dediklerimin hilafına konuşmam’ diyorum da bazı meseleler var: O insanın inkişafı münasebetiyle, dün doğru düşündüklerinizin bugün yanlış olduğuna kanaat getirebilirsiniz. Bazen hayatın keşkeleri olur; anneler bunu iyi bilir. Çocukların gelişmesi sürecinde çocuklar hep aynı değildir: Bebekken farklıdır, ilkokuldayken farklıdır, ortaokuldayken farklıdır. Sosyal çevre de insanları etkiler, eğitim de değiştirir. Ben eğitimden kaynaklı bir değişiklikten asla şikâyetçi değilim. Ben zihniyet değiştirenlerden şikâyetçiyim; akıl değiştirenlerden şikâyetçiyim; aklını emperyalist güçlere satıp pazarlayanlardan, siyasi rant elde etmeye kalkışanlardan şikâyetçiyim.
‘ÖCALAN’I DEVLETLE EŞİTLEME BATAKLIĞINA BATIYORLAR’
TBMM’yi işledikleri suça ortak etmeye çalıştılar. Şimdi Türkiye’de ne konuşuluyor? İmralı Komisyonu ya da o ‘Barış, Kardeşlik…’ bilmem ne komisyonu, ‘Terörsüz Türkiye Komisyonu’… Abdullah Öcalan’a gitsin mi, gitmesin mi? Türkiye bunu tartışıyor. İstihbarat gidiyor, hükümet gidiyor, örgütünün siyasi uzantısı olan partinin sözcüleri gidiyor. Abdullah Öcalan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne güya bir sorunun çözümü için yol göstericilikte bulunuyor. Düştüğümüz zillete bakar mısınız? Komisyon tartışması da böyleydi: Komisyonun kurulmasını Abdullah Öcalan istediği için kurdular. Altını çizerek söylüyorum: Bu komisyonun kurulmasını 2013 yılında oraya yapılan ziyaretler sırasında Abdullah Öcalan istedi. Şimdi de ‘İmralı’ya, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki komisyonun temsilcileri gitsin’ diyen yine Abdullah Öcalan. Neden? Çünkü Abdullah Öcalan denen cani, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’yle kendisini eşitlemek istiyor. Memleketi yönettiğini zannedenler de Abdullah Öcalan’ın o temennisine ortak olarak onu devletle eşitleme bataklığına batıyorlar. O bataklıktan onları çıkaracağım. Bunun için kimi, neyi, nerede, nasıl kullanmaya kalkışırlarsa kalkışsınlar; bize, halka ithamlarda, iftiralarda bulunurlarsa bulunsunlar, Türk milleti adına konuya müdahil olup, onları bulundukları bataklıktan çıkarmak; bizim, iyilerin, cesurların, demokrasiye, adalete, hukuka ve hürriyete inananların vazifesidir, tarihi sorumluluğudur. İstedikleri kadar konuşsunlar.
NUMAN KURTULMUŞ’A TEPKİ
TBMM’yi alet ettiler; şimdi de devleti bu suça alet etmek istiyorlar. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, bu komisyonun da başkanı. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nde TBMM Başkanının böyle bir görev, sorumluluğu yok. Abdullah Öcalan buna bu görevi verdi. Abdullah Öcalan. Bugün gazetelerde okudum: ‘Milli Güvenlik Kurulu PKK’nın bir örgüt olmadığını söylerse, yasal düzenlemeler yapmak konusunda bir kolaylığa sahip oluruz’ diyorlarmış, mealen. Aynı cümleler değil belki; şimdi biliyorum ki bana da ‘Şunu dediğim için’ bir şeyler söyleyecekler. Ben de Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi ve Genel Başkan Yardımcımız Erhan Usta’nın sorusunu burada kendisine tekrardan soruyorum: ‘Senin Abdullah Öcalan sevdan nereden geliyor? Abdullah Öcalan’a duyduğun sevda nereden geliyor?’ Numan Kurtulmuş, onu merak ediyorum. Milletim adına soruyorum. Sayın Erhan Usta’nın Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı konuşmaya istinaden, TBMM Genel Kurulu’nda cezalandırılması talebiyle bir divan toplantısı yapacaklarmış pazartesi günü. Erhan Usta’yı cezalandıracaklarmış. Meclis’te cezalandırma nasıl olacak? Hapishaneye atacak haliniz yok. İşte birkaç oturuma, birleşime katılmama cezası verecekler ya da maaş kesintisi yapacaklar; sen bunu yap. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde genel kurul kürsüsüne çıkan her İYİ Partili milletvekili, ‘Abdullah Öcalan’ın sana olan aşkının neden kaynaklandığını’ her kürsüde sorduracağım. O zaman göreceğiz.”
‘SIKINTILARIN ÖZÜNDE CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ VAR’
Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde meydana gelen yangında yaşamını kaybedenlere rahmet, yaralılara şifa dileyen Dervişoğlu, sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Bütün bunlar; bugün karşı karşıya bulunduğumuz sıkıntıların özünde ve kökünde, 2018 yılında değiştirilerek yürürlüğe giren ve Türk milletinin kaderini tek adamın iki dudağından çıkacak lafa teslim eden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi var. Türkiye’de değiştirilmesi gereken elbette ki iktidardır. Ama kim iktidara talipse, bu millete söz vermelidir ki önce Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni değiştirmeyi taahhüt etsin. Ben, İYİ Parti’nin Genel Başkanı olarak söz veriyorum: Allah bana bu ülkeyi yönetmeyi nasip ederse, ilk olarak bu ceberut sistemi değiştireceğim ve parlamenter sistemin inşası için atılması gereken bütün adımları da atacağım.”