VERYANSIN TV
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
Tokat merkeze bağlı Günçalı’da köylüler, siyanürle altın çıkarılması amacıyla Çal Baba ormanında yapılmak istenen madencilik faaliyetlerine karşı mücadele başlatmışlardı.
HLC Kıymetli Madenler ve Yatırım Anonim Şirketi tarafından yapılması planlanan maden arama faaliyetlerine karşı direnişini sürdürüyor.
Günçalı köylüleri, şirket yetkilerinin sondaj faaliyetlerini engellemiş, maden ruhsatının iptali için ikinci kez Tokat İdare Mahkemesi’ne başvurulmuştu.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
İkinci itirazın da reddedilmesi üzerine köylülerin gönüllü avukatı ve Cumhuriyetçi Vatanseverler Partisi Genel Başkan Yardımcısı İsmail Hakkı Atal, Samsun Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz etmişti.
Samsun Bölge İdare Mahkemesi, itiraz üzerine emsal niteliğinde bir karara imza atmış, mahkeme, HLC Madencilik’in arama ruhsatını iptal etmişti.
Ruhsat iptal davasıyla ilgili karar çıkmadan önce Tokat Valiliği Mera Komisyonu’nun köyün mera alanını maden şirketine vermesine yönelik de iptal davası açılmıştı. Duruşma Tokat İdare Mahkemesi’nde bugün görüldü.
Mahkeme kararının 1 ay sonra açıklanacağını belirten Atal, olumlu bir karar beklediklerini, ruhsatın iptal edilmesi nedeniyle komisyon kararının hukuki bir dayanağının kalmadığını söyledi.
Çalbaba’da HLC dışında 3 maden şirketinin daha olduğuna vurgu yapan Atal, mücadeleye devam edeceklerini söyledi.
Atal duruşma sonrası Günçalı köylüleri adına yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Alevi Can’ların inanç merkezi ve ibadet alanı Çalbaba’yı işgale gelen emperyalizmin yerli işbirlikçisi HLC madenciliğe karşı açmış olduğumuz ruhsat iptal davasını, Samsun Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesinin kararıyla kazanmıştık.
Türkiye’nin doğasını-ekolojisini-halk sağlığını-ekonomisini çökertmek pahasına madenlerin hırsızlanması için küresel sistemle iş tutan AKP’nin, küresel sistemin isteğiyle sömürge madenciliğini kurumsallaştırmak için oluşturduğu ve gelecekte AKP iktidardan düştüğünde “vatana ihanetten ve insanlığa karşı suçtan” yargılanacak yöneticilerin başında olduğu MAPEG, altın madeni ismi altındaki siyanürlü kimyasal altın üretim işletmeleri başta olmak üzere emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine 20 yılda 400.000’den fazla maden ruhsatı verdi.
Yerli işbirlikçilerden açtığımız davanın davalısı HLC-İstanbul Rafineri A.Ş. Yetkilileri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada Devleti zarara uğratmaktan geçtiğimiz günlerde tutuklandılar. böylece hep söylediğimiz yerli işbirlikçi-yabancı altın madeni şirketlerinin türkiye cumhuriyeti devletini ekolojik-halk sağlığı ve ekonomik olarak çökertmek için kurulmuş suç şebekeleri olduğu, soruşturmanın sebebi ve tutuklamalarla somutlaşmış oldu.
Türkiye’de en fazla cemevinin olduğu Tokat ilindeki açıkhava cemevi niteliğindeki Çalbaba ibadet alanına sömürge madenciliği kurumu MAPEG’in 4 tane siyanürlü altın madeni ruhsatı vermesi ise; emperyalizmin ve ortağı AKP’nin yeni açılımlarla yıkmaya-federasyona götürmeye çalıştığı laik-demokratik-üniter devlete fiziksel ve felsefi olarak sahip çıkan Türkmen Alevilerin yaşam alanlarını-ibadet ve inanç merkezlerini bilinçli olarak yok etme çabasının sonucudur.
Maden ruhsatının verildiği Günçalı-Güzelce ve Killik köyleri üzerindeki Çalbaba inanç merkezi, köylülerin 500 yıldır kuru bir dal parçasını dahi dışarıya çıkarmadıkları Hacı Bektaş-ı Veli’nin izinden giden Alevi Can’ların ibadet ve inanç merkezi. Köylüler bayramlarda burada bir araya gelerek kurbanlarını kesmekte, Cem ibadetlerini gerçekleştirmekte. Alandaki Cem ibadeti gerçekleştirilen anıt ağaç “açık hava Cemevi” niteliğinde olduğu Kültür Bakanlığı’nın kayıtlarına geçti. Çalbaba’nın Anadolu Selçukluları ve Danişmentler dönemine kadar uzanan bir inanç geçmişi bulunmakta. Halk yüzlerce yıldır bu bölgedeki ardıç ve meşe ormanını hiç dokunmadan korumayı başardı. Ağaçların hiçbir dalına bile dokunulmadığı için tepede çok sayıda ölü ağaç var ve bu ölü ağaçların varlığı Çal Tepe ormanının biyolojik döngüsünün devamını sağlıyor. Hiçbir yasal statüsü olmadan halk tarafından bugüne kadar korunan Çalbaba ormanı ile ilgili “Doç. Dr. Güldem Baykal Büyüksaraç tarafından hazırlanan raporda, halkın ormanla kurduğu bağın tersine bir antropojenik etki yarattığına işaret edilerek, “Antropojenik etki, yaygın anlamıyla, olumsuz etkilere karşılık gelmektedir. Bu etkiler ormansızlaşma, sanayileşme, kentleşme, kirlilik, doğal kaynakların aşırı tüketimi ve sera gazı emisyonu gibi çeşitli insan eylemlerinin sonucudur. Çal Baba ise bugün tam da insan eliyle ve emeğiyle yaşamaya devam ediyor. Bu olumlu antropojenik etkiyi açıklamak üzere ‘insan katkılı eko-gelişim’ kavramı önerilebilir” görüşüne yer veriliyor.”
Çal Tepe’yi sadece Alevi inancına sahip yurttaşlarımız değil, yöredeki Sünni köyler de kutsal olarak gördükleri için ziyaret etmekte, kurban kesmekte. “Aynı mekân, farklı inançlara sahip toplulukların bir araya gelip toplumsal bağlarını güçlendirdiği bir yer olarak da hizmet etmektedir. Alevi-Sünni köyler arası ilişkilerin düzenlenmesine katkı sağladığı ve topluluklar arası kültürel köprü görevi gördüğü rahatlıkla söylenebilir.”
İklim krizinin pençesinde kıvranan insanlığa doğanın sahibi değil, onun bir parçası olduğunu gösteren bu inanış ve geleneği her koşulda geleceğe taşımak ve korumak için hukuki mücadelemizi sürdürüyoruz. İklim krizinin pençesindeki ülkemiz kuraklık, susuzluk, don, tarımsal üretimin azalması-gıda krizi yaşarken, bu süreçte su kaynakları ve iklimiyle Türkiye’nin sigortası olacak Yeşilırmak havzası ve Kelkit vadisine verilen maden ruhsatları, vatana ve insanlığa ihanettir. Siyanürlü altın madeni ruhsatının hemen yanı başında DSİ’nin 2 milyar TL harcayarak yaptığı 31 köyü besleyen Güzelce Barajı olduğu gibi, maden faaliyetlerinden etkilenecek Çekerek Çayı, Çamlıbel Dağı’ndan doğan Kızık, Günçalı (Dinar), Çal ve Kavak tepelerinden doğan, Güzelce (Fineze) dereleri; Artova Ovası doğrudan etki sahası içinde kalmakta.
Tutuklanan yöneticileriyle altın madeni şirketlerinin suç şebekesi olduğunu somutlaştıran, yerli işbirlikçi hlc-istanbul altın rafineri a.ş.’ye mera kanununa aykırı şekilde tahsis kararının altına imza atan tüm akp’li bürokratlar da akp iktidardan düştüğünde yargılanmak üzere işbu davayla kayıtlara geçmiştir.
GÜNÇALI DİRENİŞİ
Tokat merkeze bağlı Günçalı köyü sırtlarında Çal Baba Ormanı, köylüler tarafından kutsal olarak kabul ediliyor.
Ormandan tek bir kuru dalı dahi dışarı çıkarmayan köylüler, on yıllardır cem törenlerini de bu alanda yapıyor.
Her bir ailenin birer ağacı koruduğu orman, köylülerin evi olarak görülüyor ve kimse ağaçlara zarar vermiyor.
Veryansın Tv’ye konuşan Gülçayı Köyü Muhtarı Salman Görgülü, maden sahasının Güzelce Barajı’nı da kapsadığını ve yaklaşık 30 köyün su kaynaklarının tehdit altında olduğunu söyledi. Görgülü, “Maden şirketinin seçim bittikten sonra köyümüze çökeceklerini düşünüyoruz. Ama şirketi daha önce nasıl kovduysak yine kovacağız“ diyerek tehlikeye işaret etmişti.
Olası bir maden inşasıyla köyün yakınındaki Güzelce Barajı’na karışabilecek siyanürün yalnızca Çalbaba ormanını değil, bölgedeki yaşam kaynaklarını yok edebileceği belirtiliyor.
HLC’YE OPERASYON
HLC’nin de aralarında bulunduğu İstanbul Altın Rafinerisi (İAR) AŞ ve ilişkili şirketlerin yetkilileri hakkında hileli yollarla devlet desteği alarak örgütlü şekilde kamu zararına yol açtıkları iddiasıyla başlatılan soruşturmada 21 kişi gözaltına alınmıştı.
Şirketlerin ithal ettiği altın madenini ülkede bulunan altın ocaklarında erittiği, eritilen altının, asit solüsyonlarla karıştırarak işlenmiş olarak gösterildiği, bu şekilde ortaya çıkan kıymetli maden bileşenlerinin, yurt dışına yasal olarak çıkarıldığı, bunun üzerinden döviz kazancı sağlandığı tespit edilmişt.
Bu şirketlerin kazandığı dövize talimatlar çerçevesinde yüzde 3 devlet desteği aldığı, bu işlemin belirli bir organizasyon içerisinde devleti sistemli olarak zarara uğratılmaya yönelik yapıldığı ve haksız kazanç elde edildiği bilgisine ulaşılmıştı.