Hakan Fidan: ‘Filistin’de iki devletli çözüm olursa fiili garantör olmaya hazırız’

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ülke TV’de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

Bakan Fidan, Mısır’daki Gazze konulu zirveye dair “Mısır’da varılan mutabakat, atılan imzalar tarihiydi. Hem Gazze, hem bölge, hem de Cumhurbaşkanımızın küresel liderlik rolünün tekrar ortaya konması için fevkalade önemliydi.” ifadelerini kullandı.

Bakan Fidan, Gazze’deki anlaşmaya dair açıklamasında “Her şey bitmiş değil, her şey yeni başlıyor. Burada devam eden soykırımın durması, 2 milyon insanın karşı karşıya kaldığı çaresizliğin bir an önce son bulması, vatanlarından edilmelerinin önlenmesi, Filistin halkının tekrardan 2. Bir sürgün yaşamasının önüne geçilmesi bizim stratejik önceliklerimizdendi.” dedi.

‘BİR DİRENİŞ HER ZAMAN OLACAK’

2008’de yaşanan savaşta da arabulucu olarak görev aldıklarını söyleyen Bakan Fidan “Cumhurbaşkanımız, ilk Gazze Savaşından itibaren, 2008’de bizleri buna memur etmişti, arabuluculuk rolleri için hem Şam’a hem Kahire’ye gidiyorduk…. Çıkardığımız derslerin en önemlisi şu, eğer kalıcı bir çözüm olmazsa, 2 devletli çözüm hayata geçmezse, biz bugün bu savaşı durdurabiliriz, bu soykırımı durdurabiliriz ama bir müddet sonra 5-6 sene sonra, biz bu savaşı göreceğiz. İşgal ve zulüm devam ettiği sürece, bir karşı duruş bir direniş her zaman olacak. Uluslararası topluma biz bunu anlattık. Buna artık nihai olarak son vermemiz gerekiyor.” şeklinde konuştu.

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

Bakan Fidan ayrıca, Gazze’de yaşananlarla ilgili uyarıda bulunarak “İnsanlık vicdanı bunu taşıyamıyor. Eğer bu taşıyamama, sorumlu kişiler tarafından doğru düzgün bir eyleme dönüştürülüp bu zulme son verilmezse, bu daha sonra kendini başka şekilde gösterir. Daha büyük daha sıkıntılı konularla karşılaşabiliriz.” diye konuştu.

GARANTÖRLÜK

Türkiye’nin arabulucu rolüne işaret eden Bakan Fidan “Garantörlükle ilgili netleştirme yapmam gerekiyor. Bizim şu ana kadar oynadığımız rol, arabulucu rolü. Savaşın durdurulması için. Biz Filistin davasına olan desteğimiz, inancımız dolayısıyla onlar üzerindeki samimiyetimizi bu meselenin çözümü için kullandık. Önce ABD ile Müslüman ülkelerin anlaşması ve iki tarafın da samimi olduğu tarafa mevzuyu anlatması ve olabildiği kadar bir arada buluşturması gerekiyordu. Bizim oynadığımız rol arabulucu rolü.” dedi.

Garantörlüğe ilişkin açıklamasına devam eden Bakan Fidan “Şu anda yapısallandırılmış, üzerinde karar kılınmış, görev tanımı, angajman tanımı belirlenmiş bir durum yok. Trump’ın barış planında 3 tane kurumsal mekanizmanın kavramı var. Görev gücü, Barış Konseyi ve İstikrar gücü. Bunların görev tanımları ve kompozisyonları konusunda erken tartışmalar sürüyor.

Biz şunu söylüyoruz garantörlükle ilgili, Cumhurbaşkanımızın bizlere verdiği yetki alanı şu:

Eğer Filistinlilerin de kabul edeceği bir anlaşma çıkarsa bizim üzerimize düşen görev neyse biz yapmaya hazırız. 2 devletli çözüm hayata geçerse, biz fiili garantör olma sorumluluğunu almaya hazırız. Bu sorumluluğun altına her devlet giremez. Yeter ki 1967 sınırlarına dayalı bir devlet Filistinlilere verilsin.” şeklinde konuştu.

Gazze’nin dünya için de önemli olduğunu vurgulayan Bakan Fidan “Savaşın işleyişini bildiğim için, orada kameraların önünden kaçırılan katliamın, infazın olduğunu düşünüyorum. Bu kadar şehidin kanının aslında günün sonunda bir rahmete dönüştüğü, bütün ezilenler için dünyada bir umut kaynağı, bir başkaldırış kaynağı olduğunu da görüyoruz. Bizim görevimiz bunu uygulanabilir siyasete dönüştürmek.” dedi.

‘İSRAİL DEŞİFRE OLDU’

İsrail’in yıllardır oluşturduğu illüzyonun, demaske ve deşifre olmuş durumda olduğuna dikkati çeken Fidan, soykırımın durmasının bu illüzyonun ortadan kalkmasıyla mümkün olduğunu dile getirdi.

Fidan, “Bundan sonraki hedefimiz bu yapılan mutabakatın, insani yardımların devam etmesi, Filistinli bir heyetin Gazze’deki yönetimi devralması ve iki devletli çözüme gidilmesi.” dedi.

Filistin Devleti’ni tanıyan 150’den fazla devletin olduğunu söyleyen Fidan, bu devletin hayata geçirilmesi için şu anda çalışılması gerektiğini kaydetti.

Fidan, Gazze’de İsrail’in saldırılarında hayatını kaybedenlerle ilgili ortaya çıkan rakamların 70 binden daha fazla olabileceğini belirterek, “(Hayatını kaybedenlerin sayısının 70 binden daha yüksek olduğu hakkında) Ben böyle inanıyorum açıkçası. Yani matematiksel bir veri vermek yıkımın tabiatından dolayı zor olabilir ama savaşın işleyişini bildiğim için orada özellikle kameralar önünden kaçırılan çok fazla katliamın olduğunu, infazın olduğunu da düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

İsrail’in oluşturduğu illüzyonun yok olduğunu ifade eden Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Gazze için yoğun bir mücadele içerisine girdiklerini iddia etti.

Fidan, Filistin meselesinin her zaman uluslararası sorun olarak tanındığını ama uluslararası ortak bir çabanın ortaya konmadığını aktararak, şöyle devam etti:

“Bu sefer savaş ilk başladığında biz İslam İşbirliği Teşkilatına dedik ki, Müslüman ülkelerin tamamını, coğrafi olarak, demografik olarak temsil eden bir grup kuralım ve dünya kamuoyunun karşısına öyle çıkalım. Biz Müslümanlar olarak dünya nüfusunun yaklaşık üçte birini oluşturan Müslümanlar olarak diyoruz ki, buna artık seyirci kalamayız herhalde. Yani aslında burada şöyle bir şey oldu. Beraber ortaya koyduğumuz bu çabanın özellikle Cumhurbaşkanımızın New York’ta diğer, yedi lider bir araya gelip (ABD Başkanı Donald) Trump’la görüşmesi ve akabinde olayların birden hız kazanması, Amerika’nın kayıtsız şartsız İsrail destekçiliğinden bir arabuluculuk rolüne evrilmesi bir noktada şu andaki geldiğimiz sürecin başlatıcısı oldu ve İslam ülkeleri arasında da aslında çok ciddi bir dayanışma ruhunu da artırdı.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu ana kadar uzun verimli liderliğinin ortaya çıkarttığı güç, etki, nüfuz ve güvenilirliğine değinen Fidan, “Yani çizgisinin düzgün olması, karakterinin güvenilir olması ve dünya kamuoyunda tanınır olması burada diğer ülkelerin, arkasında saf tutmasını sağladı ve gittik tek bir dille Trump’la konuştuk.” dedi.

Fidan, İngiltere, Kanada, Avustralya, Fransa, Portekiz gibi ülkelerin Filistin’i devlet olarak tanımasının “önemli bir adım” olduğunu aktararak, iki devletli çözüme gidildiği zaman Türkiye’nin garantör olmaya hazır olduğunu dile getirdi.

ATEŞKES

Fidan, Gazze’de ateşkesin bozulması halinde Ankara’nın refleksine ilişkin şunları kaydetti:

“Ateşkesin bozulması şu demek, İsrail elindeki ezici silah üstünlüğünü kullanarak savunmasız Filistinlileri öldürüyor. Orada klasik manada bizim bildiğimiz bir savaş olmuyor. Bu savaş ilk belki birkaç ayda vardı. Yani Hamas da füze fırlatıyordu, birtakım karşılıklar veriyordu. Ama daha sonra İsrail savaşı havaya taşıyınca tamamıyla, 24 saat istihbarat toplama ve toplanan hedeflerin imhasına yönelik gidince, zaten ilk birkaç ayda önceden tespit ettiği bütün hedefleri, binaların içindeki insanlarla birlikte yok etti. Daha sonra teker teker, kasaba kasaba, şehir şehir, köy köy yok etmeye başladı. Şimdi bu anladığımız manada bir savaş yok. Yani o sana üç tane vuruyor, sen de bir tane vuruyorsun manasında bir katliam var, bir soykırım var. Dolayısıyla biz hep onu söylüyoruz. Başlayacak olan savaş değil, başlayacak olan tekrar soykırım. Dolayısıyla uluslararası toplumun bunun farkındalığıyla hareket etmesi lazım.”

İsrail’in rehineler konusunda suistimaller yaptığına dikkati çeken Fidan, şu anda rehine bahanesinin de olmadığını, İsrail’in Filistin halkını aç bırakması ve öldürmeye devam etmesi için hiçbir gerekçesinin olmadığını vurguladı.

Fidan, Filistin konusunda batıda bölünmeler yaşandığını belirterek, “Herkes bölündü. O zaman diyecek ki biz bugüne kadar bütün dünyaya bir batı üstünlüğü, sadece teknolojik, siyasal üstünlük, ekonomik üstünlük değil, moral üstünlük propagandası yaptık ama biz geldiğimiz noktada barbarlığa göz yuman biriyiz. 1940’lı yıllarda tarihin yanlış tarafındaydık, 2025’e geldik, yine yanlış tarafındayız.” ifadelerini kullandı.

Soykırımı kim yaparsa yapsın karşı durduklarının altını çizen Fidan, ancak Batılı ülkeler için durumun böyle olmadığını dile getirdi.

Rasyonel düşünen bir aktörle karşı karşıya olmadıklarını, metafizik olarak sapkın bir anlayışla karşı karşıya olduklarını söyleyen Fidan, bu durumda dünyevi bir rasyonaliteyle yapılacak bir şey olmadığını aktardı.

Fidan, şu andaki en büyük rollerinin, stratejik perspektif çizip, organizasyonu yapıp ve herkesi mobilize etmek olduğunu kaydetti.

Dünya genelinde düzenlenen Filistin’e destek eylemlerine değinen Fidan, “Bu sel siyasi olarak birçok şeyi götürür.” dedi.

GAZZE PLANI

Fidan, Gazze’nin yeniden inşasına ilişkin şunları kaydetti:

“Türkiye’ye bırakılsa, 6 Şubat depreminden sonra ortaya koyduğu kısa süredeki çabayı, profesyonelliği bütün dünya gördü. Yani keşke yaşanmasaydı, yaşandı. Ama arkasında hemen sorumlu bir devlet anlayışıyla bizim ortaya koyduğumuz bir profesyonel hizmet var. Bu hizmetin aynısının Gazze’de tekrar etmemesi için bir sebep yok. Ama burada elini taşın altına koymak isteyen başka ülkelerde bir rol dağılımı, bir masraf paylaşımı gerekiyor. Buna yönelik şu anda tartışmalar devam ediyor.

Benim gördüğüm, sadece önden söyleyebileceğim, şu anda güvenlik ve barış alanında ateşkes devam ederse yapılacak donörler konferansıyla aslında bir şekillenme olacak ve bu şekillenmeyle beraber süreç başlayacak, bir defa kaynak bulunması gerekiyor. Yani Dünya Bankası’nın ve başka kuruluşların, başka devletlerin yaptığı maliyet analizleri var. Bu maliyet analizlerinin ortaya koyduğu konular var.”

İsrail’in Gazze’deki saldırıları sonrası oluşan hasara ilişkin “tazminat”ın olması gerektiğini belirten Fidan, bu konunun hukuki olarak çalışılması gerektiğini ve bunun zaman alabileceğini söyledi.

“Gazze’nin bir an önce altyapısının inşasına başlamak gerekiyor. Burada Türkiye, Cumhurbaşkanımız kaç defa deklare etti, mevcut şartlar uygun olduğunda şirketleriyle, devlet organlarıyla, finansal yapısıyla, her şeyle alana girmeye hazır. Sadece Türkiye değil, uluslararası toplum burada mobilize olmaya hazır. Bunu organize etmek gerekiyor.” diyen Fidan, burada en önemli hususun bu kadar çalışan ve iş makinesinin alana sokulması için ateşkesin devam ediyor olması ve bozulmayacağına ilişkin de bir şey olması gerektiğini vurguladı.

Fidan, İsrail’de bazı yorumcuların Türkiye’ye ilişkin ithamlarına değinerek, “bunu aslında biraz stratejik körlük veya cahillik olarak” nitelendirerek, bunların kendi toplumlarını, kendi kamplarını “gazlamak” için ortaya attıkları bir şey olduğuna dikkati çekti.

‘YENİ OSMANLI’ SÖYLEMLERİ

Türk dış politikasıyla ilgili “yeni Osmanlı” ithamlarına ilişkin konuşan Fidan, şöyle devam etti:

“Bu aslında Körfez’de çok kullanıldı. Çok şükür artık böyle bir şey yok. Körfez’de Türkiye ile diğer İslam dünyasının mensuplarının dayanışmasını önlemek için tarihteki belli kavramların ve olayların bugüne yanlış taşınması ve programda unsur olarak kullanılması dediğiniz gibi yeni Osmanlıcılık meselesi. Suriye’de bunu denediler. Suriye’de dediler ki ya, işte bu Türkiye’nin zaferi, Türkiye gelecek burayı domine edecek, her şeyi yapacak vs. Biz dedik ki yok, bu sorun hepimizin sorunu. Biz hepimiz kardeşiz, bu insanlar hepimizin kardeşi. Hepimiz el ele verip bu insanlara yardım etmek zorundayız. Bu bölge hepimizin bölgesi. Gelin Suriye’den başlayalım, bölgesel sorunları beraber sahiplenelim. Ve bölgeye, Cumhurbaşkanımız yeni bir kavram getirdi. Yani rekabeti değil, işbirliği. Biz birbirimize rekabet edeceksek hayırlı rekabet ederiz. Ama birbirimize çelme atmak için, yok Türk dominasyonu, yok Fars dominasyonu, yok Arap dominasyonu, bizim bu dominasyon işleriyle kardeşlerimize karşı işimiz yok. Bizim olgun devlet olarak bir araya gelip, el ele verip, 21. yüzyılda diğer ülkelerin yaptığı gibi nitelikle işbirliği yaparak kalkınmayı, güveni, refahı sağlamamız gerekiyor.”

Fidan, Türkiye’nin çok güçlü bir ülke, çok güçlü bir liderliği olduğunu savunarak, Türkiye’ye duyulan güveni kendi gücünü dominasyon için değil, işbirliği için kullandığını ileri sürdü.

SURİYE’DE YAŞANAN GELİŞMELER

Suriye’deki son duruma dair de açıklamalarda bulunan Bakan Fidan, “Silahlı unsurların entegrasyonundaki keyfiyet ne olacak konusu, kendi aralarında tartışılan bir konu. Deyr-i Zor’un devri söz konusu. Deyr-i Zor ve etrafındaki nahiyeler Arapların çoğunlukta yaşadığı yerler. Deyr-i Zor’un devri meselesinde de henüz kağıt üzerinde mutabık kalınmış değil. YPG’nin maksimalist bir tutum içinde olduğunu görüyoruz. Bu işgalci tavrının, bu sömürgeci tavrının bir an önce ortadan kalkması gerekiyor.” diye konuştu.

Bakan Fidan 10 Mart Mutabakatında bir sorun çıkması ihtimaliyle ilgili konuşurken “Suriye ile bu konuda bir iş birliği içindeyiz. ABD’li dostlarımızla da konuşuyoruz. Onlar YPG ile de konuşuyorlar. Her üç tarafla da konuşunca kim ne kadar rasyonel kim gayri rasyonel ortaya çıkıyor. Kim neyi makul istiyor, istemiyor ortaya çıkıyor. Biz bunu defaatle söyledik. Bizimle ilgili sorun, kendi milli güvenliğimizle ilgili sorun. YPG, henüz hâlihazırda Türkiye’nin milli güvenliği için tehdit olan unsurlardan vazgeçtiğine ilişkin bir deklarasyonda ya da eylemde bulunmuş değil.” ifadelerini kullandı.

PUTİN-ŞARA ZİRVESİ

Fidan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın bir araya gelmesine ilişkin ise şunları kaydetti:

“Olması gereken bir diyalog. Diyalog her zaman iyidir. Şu olgunluğa da şapka çıkarıyorum. Gerçek devlet adamlarında oluyor. Biz de aynısını defalarca yaşadık. Kavga ettik, biz de insanlarla oturduk, konuştuk. Kavga ederken de konuştuk. Şimdi yani Ahmet Şara ve arkadaşları yani Rusya, Esed’i desteklerken İranlı milisleri desteklerken karşı kamplardı ve savaşıyorlardı.”

Bunun hemen sonrasında Rusya’nın yeni gerçekliği kabullendiğini belirten Fidan, Şara’nın da radikal bir tavır koyarak Rusya ile görüştüğüne işaret etti.

Fidan, “Sorumlu davrandığını düşünüyorum. Tabii ki bizim istişarelerimiz oluyor. Yani o istişarelerde biz her zaman için yüz yıllara dayanan, bin yıllara dayanan devlet geleneği, devlet tecrübesini aktarmaya çalışıyoruz. Yani yeni devletleşmelerin kafasını sağa sola vurarak, büyük riskler alarak bir şeyler öğrenme lüksü yok.” diye konuştu.

KIBRIS

Bakan Fidan, Kıbrıs’a ilişkin açıklamalarında ise şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye-Yunanistan, Türkiye-Kıbrıs sorunlarını çözecek siyasi meşruiyeti olan tek insan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Bunu Yunanlılar da Kıbrıslılar da biliyor, herkes biliyor.

Türkiye Yunanistan ezeli barışı Ege Denizi’nde mümkün, gelin bunu mümkün kılalım, Akdeniz’de mümkün, gelin mümkün kılalım. Kıbrıs Adası’nda Türklerin ve Rumların eşit, egemen, ortak unsur ve yaşamı da mümkün.”