Müsavat Dervişoğlu’ndan ‘açılım’ çıkışı: ‘Terörsüz Türkiye’ sözü bir seçim sloganı!

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Sözcü yazarı İpek Özbey‘e yaptığı açıklamada, iktidarın “Terörsüz Türkiye” diye adlandırdığı bölücü açılım sürecine yönelik değerlendirmelerde bulundu.

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

Dervişoğlu, “Bu adımı anayasa değişikliği için ihtiyaç duydukları DEM desteği için attılar. İddia ile söylüyorum, ‘Terörsüz Türkiye’ sözü bir seçim sloganı” ifadelerini kullandı.

Özbey, Dervişoğlu’nun sözlerini şöyle aktardı:

“Bu adımı anayasa değişikliği için ihtiyaç duydukları DEM desteği için attılar. İddia ile söylüyorum, ‘Terörsüz Türkiye’ sözü bir seçim sloganı. Niyetleri, Sayın Erdoğan’ın yeniden adaylığını tahkim edecek adımları attıktan sonra çöpe atmak. Ve bu sürecin sonunda Türkler kadar yine Kürtler de zarar görecek. Ama oraya kadar bile yaşayamayacak. Sorumsuzca yürütülen süreç hem devletin itibarını zedeledi hem de muhatap kıldığınız terör örgütünü ve sempatizanlarını şımarttı. Uyardık, dinletemedik. Bakın Cumhur koalisyonuna sorduğunuzda ‘Öcalan serbest kalmayacak’ diyorlar. Ama Türkiye’nin dört bir yanında ‘Öcalan’a özgürlük’ yürüyüşleri yapılıyor. Polisimize askerimize megafonlarla ‘Düşman’ deniliyor. Sonuçta bugün ‘Ne istersek vereceksiniz’ şımarıklığı yaşanıyor. Bu mesele Cumhuriyetimize, üniter yapımıza, milli birliğimize her tür taarruzun yapıldığı, milletimizin değerlerine hakaretler edilen bir noktaya geldi. Dün bu yürüyüşlerle ilgili Cumhur koalisyonundan şikâyetler yükseldi. ‘Süreç sabote ediliyormuş, bu ne cüretmiş’ falan diye. Şımarttılar şimdi de şikâyet ediyorlar. Bunu yapacakları belliydi. Bunu göremeyenler bu sorunu çözebilir mi? Buradaki asıl mesele ne biliyor musunuz?

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

‘PKK’YA KARŞI DURAN MİLYONLARCA KÜRT’ÜN HAKKINI KORUMAYA ÇALIŞIYORUZ’

– Siz söyleyin lütfen.

PKK ve teröristbaşı bütün Kürtlerin temsilcisiymiş gibi davranıyorlar. Niyetleri budur, değildir bilmem. Ama attıkları adım bu algıya sebep oluyor. İşte bu, üniter yapımıza döşenen çok tehlikeli bir mayındır. Türkiye 50 yıla yakın zamandır terörle mücadele ediyor. Bu mücadelenin kahramanlarının hepsinin ana dili Türkçe değil. Ana dili Kürtçe olan milyonlarca vatandaşımız da PKK ile mücadele etti, ediyor. Devletine, ülkesine bağlı aşiretler, güvenlik korucuları, gençlerimiz bu mücadelede bedeller ödediler. Bu ihanet süreci PKK’yı ve onun elebaşını tüm Kürtlerin temsilcisi konumuna oturtuyor. En hayati yanlış budur. Bunu söylerken, PKK’ya karşı duran milyonlarca Kürt’ün hak ve hukukunu da korumaya çalışıyorum.

‘ELİNDE SİLAH, BOMBA KAN OLANLAR ‘BARIŞ GÜVERCİNİ’ POZUNDA’

– Grup toplantısında yaptığınız konuşmanın ardından, sizi de etiketleyerek Ayşegül Doğan şöyle yazdı: Siz milli hassasiyet tacirlerisiniz. Kan, savaş, ölüm sizin pusulanız. Savaştan beslenen zavallılarsınız. Barışın mümkün olduğunu gören korkaklarsınız.’ Ne cevap verirsiniz?

Bu meseleyi kişiler ve demeçleri üzerinden konuşmam. Ancak şunu söyleyeyim, asıl milli hassasiyet tacirliği, bu sürecin adını ‘Terörsüz Türkiye’ koyarak teröriste teslim olan Cumhur koalisyonunun yaptığıdır. 50 bin insanımızın kanına giren birine ‘kurucu önder’ diyerek zihinleri zehirleyenlerdir. Meclis’te ya da başka yerde, milletimiz adına gerçekleri haykıran İyi Parti’nin sesini kısmaya kalktıkları zaman görecekleri karşılık bellidir. Onu hatırlattık. Canları yandı. İşin traji-komik yanı şu; Elinde silah, bomba, kan olanlar, yıllardır o kanlı elleri savunanlar, şimdi ‘barış güvercini’ pozunda. Terörün adını savaş koyup, yıllardır akıttıkları kandan utanmayan, kana doymayanlar, tövbe bile etmeden, itiraz eden ve bu işin mağduru milletimizin her bir ferdini kandan beslenmekle itham ediyor. Akan kanı, kanı akıtandan değil, kanı akandan durdurmasını bekliyorlar. Böyle bir saçmalık olabilir mi? Biz bu ülkede tek bir kişinin burnu kanamasın istiyoruz. Karşı çıkışımız bu yüzdendir. Kanlı geçmişlerini, barışın sebebi sayacak kadar şuursuz olanlarla ne ruhen ne de mantıken buluşmamız mümkün değildir. Biz Türk-Kürt diye ayırmayan, kardeşlik diyenleriz. Dolayısıyla aynı pencereden bakmamız da mümkün değil.”