CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, NATO’ya sunduğu “İran’ın Bölgesel ve Avrupa-Atlantik Güvenliğine Yönelik Tehdidi” raporuna ilişkin açıklama yaptı.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
Çakırözer, “NATO Parlamenter Asamblesinde raporlar, raportörün şahsi, partisel veya ulusal görüşlerini değil; Asamblenin Sekretaryası tarafından NATO kararları, önceki belgeler ve uzmanlar eşliğinde hazırlanan kolektif bir çalışmayı temsil eder” dedi.
Utku Çakırözer, X hesabından yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
Dün basında şahsıma ve partimize yönelik başlatılan bilgi eksikliğine dayandığını düşündüğümüz iddialar aşağıdaki açıklamayı yapma zorunluluğunu doğurmuştur.. Bizler Cumhuriyet Halk Partililer olarak Türkiye’nin bulunduğu tüm uluslararası kuruluş ve ittifaklarda, Cumhuriyetimizin kurucu dış politika ilkelerini benimsemiş temsilciler olarak hareket etmekte, bu kuruluşların karar ve eylemlerinin ülkemizin çıkarları aleyhine olduğuna inandığımız noktada üzerimize düşeni yapmaktayız. Şahsımı ya da partimin diğer temsilcilerini, Türkiye’nin bir sınır komşusuyla arasındaki barışı ve iyi ilişkileri bozmaya teşebbüs etmekle suçlayanları şiddetle kınıyor, bu temelsiz iddiaları reddediyoruz.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
NATO Parlamenter Asamblesi (NATO PA) bünyesindeki Akdeniz ve Ortadoğu Özel Grubu (GSM), üye ülke parlamentoları arasında bölgesel güvenlik, istikrar ve işbirliği alanlarında diyalog geliştirmeyi hedefleyen önemli bir platformdur. 2025 yılı çalışmaları kapsamında, GSM Raportörü’nün görevinden ayrılması üzerine, Eylül ayına kadar “ara dönem raportörlüğü” görevi tarafımdan üstlenilmiştir. Bu çerçevede, konusu ve içeriği önceki raportörce belirlenmiş olan “İran’ın Bölgesel ve Avrupa-Atlantik Güvenliğine Tehdidi” başlıklı raporun revizyon ve onay süreçleri yürütülmüştür.
NATO Parlamenter Asamblesinde raporlar, raportörün şahsi, partisel veya ulusal görüşlerini değil; Asamblenin Sekretaryası tarafından NATO kararları, önceki belgeler ve güncel gelişmeler ışığında hazırlanan kolektif bir çalışmayı temsil eder. Bu bağlamda söz konusu rapor, NATO’nun 2022 Stratejik Konsepti ile 2023 Vilnius ve 2024 Washington Zirvelerinde alınan kararlar temelinde kaleme alınmıştır.
‘AKTİF BİR KATKI SAĞLANMIŞTIR’
Ancak raporun içeriğine, ülkemizin diplomasiye öncelik veren dengeli yaklaşımının yansıtılması için Meclis ve diğer kurumlarımızla istişare içinde aktif bir katkı sağlanmıştır.
Bazı ülkelerin İran’a yönelik daha sert yaptırım veya otomatik müdahale mekanizmaları yönündeki önerileri karşısında, Türkiye’nin genel dış politika anlayışıyla uyumlu biçimde, bölgede istikrarın korunması ve diyalog kanallarının açık tutulması gerektiğini güçlü biçimde vurguladık.
Bu çerçevede Sekretaryaya, “Uluslararası toplumun önceliğinin İran ile diyalog kapılarının ve nükleer diplomasinin her ne şartta olursa olsun korunması olması gerektiği” yönündeki yaklaşımımız açık ve net şekilde iletilmiştir. Bu ilkesel tutum, raporun hem değerlendirme bölümlerine hem de sonuç ve öneriler kısmına yansıtılmıştır.
Ayrıca rapora, ülkemizin temel tutumlarından olan; İran’ın barış ve istikrara katkı sağlayacak politikalara yönlendirilmesi gerektiğini, İran ile Körfez ülkeleri arasındaki ihtilafların diyalog yoluyla çözülmesi, Türkiye’nin öncülüğündeki İstanbul İşbirliği İnisiyatifi (ICI) ve Akdeniz Diyalogu gibi çok taraflı girişimlerin güçlendirilmesi, Suriye, Lübnan ve Irak gibi ülkelerde devlet kurumlarının kurumsallaşmasına destek verilmesi gibi unsurlar dâhil edilmiştir.
‘KOLEKTİF DOKÜMAN’
Bu kapsamda hazırlanan rapor, İspanya’da 26 Eylül’de gerçekleştirilen GSM toplantısında kabul edilerek resmen NATO Parlamenter Asamblesi belgesi statüsüne kavuşmuştur. Ekim ayında Slovenya’da yapılan NATO PA Genel Kurul toplantılarında ise rapor, yalnızca İran bağlamında yürütülen tartışmalar çerçevesinde ele alınmıştır. Dezenformasyon nitelikli haberlerde ‘İsrail yanlısı bir tutum da sergilediğimiz’ öne sürülse de, raporun sunulduğu her iki toplantıda da Gazze’deki durumu gündeme getirerek bölgede kalıcı barış ve istikrarın sağlanması için on yıllardır çözümsüz kalan Filistin meselesinin çözülmesi gerektiğini; bunun için de önce Netanyahu hükümetinin Gazze’de soykırıma varan saldırılarının durdurulması ve iki devletli çözümün bir an önce hayata geçirilmesi için NATO ülkeleri ve tüm dünyaya ortak çaba çağrısı yaptım. Son olarak, bir kez daha vurgulamak isterim ki; bu rapor benim, partimiz CHP’nin, farklı partilerden oluşan TBMM NATOPA heyetimizin ya da ülkemizin şahsi raporu değildir. NATO Parlamenter Asamblesinin kolektif dokümanıdır.”
NATO PA Akdeniz ve Ortadoğu Özel Grubu Raporu hakkında basında şahsıma ve partimize yönelik başlatılan bilgi eksikliğine dayandığını düşündüğümüz gerçeği yansıtmayan iddialara ilişkin açıklamam ektedir.⤵️ pic.twitter.com/a36C5v51q9
— Utku Çakırözer (@utkucakirozer) October 15, 2025
RAPORDA NELER YAZIYOR?
NATO Parlamenter Asamblesi Genel Kurulu’na giden CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, NATO’ya “İran’ın Bölgesel ve Avrupa-Atlantik Güvenliğine Yönelik Tehdidi” başlıklı bir rapor sundu.
Raporda NATO’nun “İran tehdidine karşı bölgesel ortaklarla işbirliği” teklif edildi. Çakırözer’in raporunda İran, hem bölgesel istikrarı tehdit eden hem de Rusya ve Çin’le iş birliği yapan bir aktör olarak” değerlendirildi.
Öte yandan raporda İran’ın Çin, Rusya ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’yle (KDHC) ilişkisini de “geniş bir Batı karşıtı işbirliği ekseni” olarak nitelendi. Bu “Batı karşıtı” eksen için “kargaşa ekseni” adlandırması kullanılırken, şu ifadelere yer verildi:
“İran’ın Avrupa’daki Rus saldırganlığına verdiği destek, daha geniş bir bağlamda, Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC) gibi diğer revizyonist rejimlerle kurduğu hizalanmanın bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Bu rejimler, “Kargaşa Ekseni” (Axis of Upheaval) olarak adlandırılan, ABD ve müttefiklerinin egemen olduğunu düşündükleri kurallara dayalı uluslararası düzeni altüst etmeye çalışan devletler koalisyonunun üyeleridir. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte’nin uyardığı gibi: “Rusya, Çin, ama aynı zamanda Kuzey Kore ve İran da, Kuzey Amerika’yı ve Avrupa’yı zayıflatmak için yoğun biçimde çalışıyorlar […] Küresel düzeni yeniden şekillendirmek istiyorlar. Daha adil bir düzen yaratmak için değil, kendi etki alanlarını oluşturmak için. Bizi sınamaktalar. Ve dünyanın geri kalanı da bizi izliyor.”
KÜRECİK’TEKİ RADAR ÜSSÜ
Raporda, NATO’nun savaş mimarisinde Türkiye’nin “hayati bir rol oynadığı” savunularak, “Türkiye, Malatya’nın Kürecik ilçesinde, İran’a yaklaşık 500 kilometre mesafede bulunan AN/TPY-2 X-band radarına ev sahipliği yapmaktadır. Bu radar, NATO’nun olası füze tehditlerini tespit etme, izleme ve önleme kapasitesini artırmaktadır” denildi.
Çakırözer’ün raporunda, “NATO’nun Irak’taki varlığının da çok önem taşıdığı ve artırılması gerektiği” ifade edildi.
İşte o raporda yer alan bazı ifadeler:
“İran’ın üç ana rakibi olan İsrail, Suudi Arabistan ve Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkisi, ülkenin dış ve iç politikasının temelini oluşturuyor.”
“İran, Amerika Birleşik Devletleri’ni bölgeden çıkarmayı, İsrail devletini ortadan kaldırmayı ve bölgesel düzeni yeniden şekillendirmeyi hedeflemiştir.”
“İran, İsrail’i birincil güvenlik tehdidi olarak ve Orta Doğu’daki Amerikan çıkarlarının emperyal bir uzantısı olarak görmektedir.”
“İsrailli yetkililer, İran’ın nükleer programını geriletmeyi amaçlayan saldırıların gerekçesi olarak ‘nükleer tehdit’i gösterdiler.”
“İsrail’in sürdürdüğü askerî ve istihbarat operasyonları, İran’ın vekil ağını zayıflatmıştır.”
“İsrail’in Hamas ve Hizbullah’a karşı yürüttüğü savaş, İran ve vekillerine karşı daha geniş kapsamlı bir kampanyanın ilk aşamasını oluşturdu.”
“ABD ve İsrail’in saldırıları, İran’ın nükleer programına ciddi bir darbe vurdu ancak bölge genelinde daha büyük bir tırmanmayı tetiklemedi.”
“Bu bağlamda rapor, NATO üyelerinin İran’ın istikrarsızlaştırıcı eylemlerine daha fazla odaklanması ve ‘maksimum baskı’ stratejisini nasıl uyumlu hale getirip genişletebileceklerini araştırmaları gerektiği sonucuna varmaktadır.”
“Bu ciddi krizlere rağmen, İran Orta Doğu’yu daha da istikrarsızlaştırma, Müttefik etkisini baltalama ve Avrupa-Atlantik güvenliğini tehdit etme potansiyelini korumaktadır.”
“NATO Müttefiklerinin, bu revizyonist ekseni dengelemek için çabalara öncelik vermeli, işbirliklerinin yıkıcı etkisini hafifletmeli ve büyük ölçüde barış ve istikrarı koruyan küresel sistemi daha fazla istikrarsızlaştırmamalarını sağlamalıdır.”
“NATO Müttefiklerinin, İran rejiminin Orta Doğu’da ve ötesinde, Avrupa-Atlantik bölgesi de dahil olmak üzere, güvenlik ve istikrara yönelik oluşturduğu tehdide kolektif odaklanması daha da belirgin hale gelmektedir.”