Özgür Özel’den Aziz İhsan Aktaş iddianamesi hakkında dikkat çeken çıkış… ‘Hollanda’ya merakın ne olduğunu biliyorum, göstereceğim’

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM’de partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

Özel, MHP lideri Bahçeli’nin KKTC çıkışına “Maalesef Kıbrıs’a plaka numarası vermeye ’82’nci vilayetimiz Kıbrıs olsun’ demeye, Kıbrıs seçimlerini tanımamaya gayret gösteriyor. Bu fevkalade yanlıştır. Dünyaya ‘Kuzey Kıbrıs’ı tanıyın’ diyorsanız önce kendiniz tanıyacaksınız. Oranın iradesine saygı duyacaksınız” yanıtını verdi.

Aziz İhsan Aktaş suç örgütüne yönelik hazırlanan iddianameyle ilgili konuşan Özel, “7 tertemiz belediye başkanımızı bir torbanın içine atmışlar. Bakın ne yapmaya çalışıyorlar. 704 yıl hapsi istenen Aziz İhsan Aktaş serbest geziyor. Delilleri topladıysan kaçma şüphesi yoksa ya da buna bir tedbir aldıysan tutuksuz yargıla zaten. Ben Aziz İhsan Aktaş’ı da tutukla, getir demiyorum ama 704 yılla yargılanan suç örgütünün sözde lideri ortalıkta gezecek. Alt sınırı 4 yıl olan Zeydan Karalar, Oya Başkan, Kadir Başkan, Utku Başkan, başkanlarımız içeride aylardır hapiste tutulacaklar” ifadelerini kullandı.

Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Milletin yakasından düş, ya kanıtla ya özür dile, çek git. Al o beceriksizi oradan, zulmetme artık. Dünkü iftiraname çöp olmuştur, gelecekte de yargılanmayacağız, sizi yargılayacağız. Yazıklar olsun” sözleriyle seslendi; MHP lideri Bahçeli’ye ise “Hadi bakalım Sayın Bahçeli, canlı yayına evet diyordun. Hadi, canlı yayın istiyoruz. Verin canlı yayın frekanslarını, isteyen televizyon yayınlasın, internet yayınlasın. TRT bir kanal tahsis etsin, sabahtan akşama yayınlasın. Biz bu iftiraları çürütmek için arkadaşlarımızın masumiyetini kanıtlamak için milletimizin gözünün önünde yargılama istiyoruz” dedi.

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

‘EĞER BİR GALİBİYET ALACAKSAK TÜRKİYE’DE ALACAĞIZ’

Özel’in açıklamaları şöyle:

“CHP’nin yurt dışı temaslarından birileri rahatsız ve terdirgin oluyor, bundan büyük keyif alıyorum. Hem Avrupa hem Dünya, Türkiye’nin Erdoğan’dan, AK Parti’den ibaret olmadığını, Türkiye’nin Atatürk’ün gösterdiği yolda yürüyecek, dünyanın ayrılmaz bir parçası yapacak, gençler için yasaksız Türkiye’yi, vizesiz iktidarın yaklaşmakta olduğunu bütün dünya görüyor ve CHP bu yolda ilerliyor. Kimsenin şüphesi olmasın. Çekemeyen, karnı ağrıyanların; Amerika’da, Avrupa’da çok sayıda başkanlarla görüştüklerini ve bu temaslardan kendi iktidarlarını müjdelediklerini unutmayalım. Bütün diye Türkiye’nin birden büyük olduğunu ve ülkenin tek bir adama teslim edilemeyeceğini. CHP’nin demokrasi mücadelesini görüyor.

KKTC’de cumhurbaşkanlığı seçimleri yapıldı. Kardeş partimiz CTP’nin lideri, kardeşimiz Tufan Erhürman cumhurbaşkanı seçildi. CHP olarak Erhürman’ı yürekten kutluyoruz. Birtakım manipülasyonlar ve laf oyunlarına kimse bakmasın; oy kullanma oranı yüzde 65 oldu. Bu oran bundaki önceki iki seçimdeki katılım oranlarının üstünde. Katılım oranları üzerinden tartışma yaratmaya çalışanlar seçim sonuçlarına bakarlarsa kaybettiğinden üzüldükleri adayın daha düşük katılım oranları ile seçildiğini görürler.

CHP, KKTC seçimlerinde doğru bir yerde durdu. Cumhur İttifakı yanlış yaptı. Her türlü şeyi göze alıp seçimlere müdahale ettiler. Seçim akşamı Sayın Erdoğan’ın açıklaması olması gerekendi, doğruydu. Ancak Sayın Bahçeli katılım oranı üzerinden bir meşruiyet tartışması açmaya çalıştı, bugün de maalesef Kıbrıs’a plaka numarası vermeye, Kıbrıs seçimlerini tanımamaya gayret gösteriyor. Bu fevkalade yanlıştır. Dünyaya ‘Kuzey Kıbrıs’ı tanıyın’ diyorsanız önce kendiniz tanıyacak, oranın idaresine saygı duyacaksınız. Kendisi vatansever, herkes vatan haini; kendisi ülkenin bütünlüğüne bağlı, herkesi bölücü gören zihniyetin geçmişte Türkiye’de kime ne dediğini Türkiye görüyor. CHP geçmişte de Türkiye’de bütünlükten yanaydı, terörün karşısındaydı ama hak ihlallerine de karşıydı; bugün de aynı çizgide. 1974’te Kıbrıs’ta barış harekatı yapılırken ne kadar kararlıysak bugün Kıbrıs halkının kendi yöneticilerini seçmeye duyduğumuz saygıda da o kadar kararlıyız. Kimse Kıbrıs’ı Türkiye’nin arka bahçesi olarak görmesin.

Kendileri oralara bir mücadele ile mahalleden başlayan seçimler ve ilçe, il kongrelerinden gelmedikleri için partinin genel sekreterlik makamında bulunan kişi ‘Kıbrıs seçimlerinde CHP ne yapıyor gördünüz mü?’ diyor. CHP ne yapıyor? Ne yapıyor CHP? CHP ne baştan karıştı, ne sonunda olmadık bir şey söyledi ama Kıbrıs’taki yenilgiyi o kadar taraf olmuş ki orada, kendi mağlubiyeti ve CHP’nin galibiyeti olarak görüyor. Biz eğer bir galibiyet alacaksak önümüzdeki seçimlerde Türkiye’de alacağız. Bundan herkes emin olsun.

‘KKTC BAĞIMSIZ BİR DEVLETTİR’

Kıbrıs’ta kazanan kardeş partimizdir ve Sayın Erhürman’ın Türkiye Cumhuriyeti’yle ilişkiler konusunda ortaya koyduğu serinkanlı, yapıcı ve iki devlet arasındaki geçmiş geleneklere dayanan doğru dili çok önemli buluyoruz. Ve öyle Kıbrıs’a plaka verirseniz, siz Kıbrıs’ı vilayet görürsünüz. O zaman seçilmiş çok önemli buluyoruz. Ve öyle Kıbrıs’a plaka verirseniz siz Kıbrıs’ı vilayet görürsünüz. O zaman seçilmiş Cumhurbaşkanına vali muamelesi yaparsınız. O zaman da işte o Kıbrıs’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’nin genel sekreteri gibi Yavru Vatan’ımız dersiniz. Bir gidin bakalım Kıbrıs sokaklarına. Yavru Vatan deyince ne hissediyorlar? Kardeş vatan, kardeş ülke deyince ne hissediyorlar?

Kimseye babalık, analık taslayacak halimiz yok. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bir devlettir. Bağımsız bir devlettir. İradesiyle güçlü bir devlettir. Türkiye’nin kardeş devletidir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin kardeşi gibi sevdiği bağımsız bir Türk devletidir. Ve şu kadarını söyleyeyim. Kıbrıs seçimlerinden kendimize bir galibiyet değil. Kendi kendilerini mağlup edenler, mahcup olanların kompleksleri bir yana dursun. Kıbrıs seçiminden alınması gereken ders şudur. Vakti gelmiş bir değişimin önünde kimse duramaz. Türkiye’de de kimse duramayacak.

‘HOLLANDA’YA MERAKIN NE OLDUĞUNU BİLİYORUM’

Koltuklarını demokrasiyle devretmek istemeyenler bu değişimi engellemek için her yolu deniyorlar. Bugün 19 Mart darbesinin 216’ncı günü. Kendi ana kademesine güveni, bizimle mücadeleye mecali kalmayan Erdoğan’ın yeni kurduğu AK Parti yargı konuları başkanı Akın Gürlek, eylülün başında çıkacak dediğini iddianameyi nihayet 2 ay gecikmeli olarak ortaya çıkardı. Ekimde çıkacak olan İBB iddianamesinden ise verilen sözlere rağmen hala eser yok. Maalesef içeride ‘Ayrı ayrı yapalım, bunları birbirine bağlayamıyoruz, tutarsızlık var, bir yandan ahtapot dedik ve bir bütünsellik lazım’ diye kavgalar süredursun maalesef 7 başkanımızın tutuklu olduğu iddianame teknik olarak 10 ay sonra -ama Ahmet Özer açısından bakarsanız ilk tutuklandığı dosyadan serbest ama bu dosyadan tutuklu verildi. Tam 578 sayfa. Elinize aldığınızda sanki önemli bir şey okuyacak ve önemli iddialar göreceksiniz sanıyorsunuz. Zaten tuğla gibi iddianame diye algı yapıyorlar. Dosyada sadece 16 kez sözde delillere atıf var. 496 kez aldığı ifadelere atıp yapıyor. Yeni bir gizli tanık bulmuş. Adı, XYZ49QP. Hollanda araç plakası. Orada Hollanda’ya bir merak var. Hollanda’ya merakın ne olduğunu ben biliyorum, bir gün buradan göstereceğim, bildiğimi bilsinler. Tesadüfen bunu yapanın bilinç altında ne olduğunu biliyorum. Duydum demeyeceğim, kanıt koyacağım ortaya.

‘SUÇ ÖRGÜTÜ LİDERİ GEZERKEN BELEDİYE BAŞKANLARIMIZ TUTUKLU’

200 sanıklı iddianamede bir lider var. Adı suç örgütü lideri. Tam 704 yıl hapsi isteniyor ve aramızda geziyor. Suç örgütü lideri gezerken belediye başkanlarımız, şoförleri, özel kalemleri ya da ailelerinden insanlar içeride tutuklu duruyorlar. Tutukluluk için suçun ağırlığı ya da örgütteki hiyerarşi değil, sanığın kimliği hedefe konulmuş. O sanığı tutuklu tutmak için her şeyi yapıyorlar. Suç örgütünün ekonomik anlamda büyümesinde en önemli etken kamu kurum ve kuruluşlarından yaptığı ihaleler. Öyle yazıyor. Hatta diyor ki ‘Suç örgütü lideri hakkında bu iddialar çıkana kadar bilinmez bir kişiydi. Sosyal medyada fotoğrafı dahi yoktu. Bu da gizliliğe önem verdiğini gösteriyor’ diyor.

Suç örgütü lideri Aziz İhsan Aktaş kamudan 388 ihale almış. 300’ünü AK Partili belediye, bakanlık ya da yönettikleri kurumlardan 88’ini CHP’li belediyelerden almış. İddianamede 300 ihaleden hiçbirisi yok. Ama öbür tarafta Cumhuriyet Halk Partisi’nin buna iş verdiği için suçlanan belediye başkanları hakkında da tek bir kanıt yok. 7 tertemiz belediye başkanımızı bir torbanın içine atmışlar. Bakın ne yapmaya çalışıyorlar. 704 yıl hapsi istenen Aziz İhsan Aktaş serbest geziyor. Delilleri topladıysan kaçma şüphesi yoksa ya da buna bir tedbir aldıysan tutuksuz yargıla zaten.

Ben Aziz İhsan Aktaş’ı da tutukla, getir demiyorum ama 704 yılla yargılanan suç örgütünün sözde lideri ortalıkta gezecek. Alt sınırı 4 yıl olan Zeydan Karalar, Oya Başkan, Kadir Başkan, Utku Başkan, başkanlarımız içeride aylardır hapiste tutulacaklar. Zeydan Başkan’ın, Oya Başkan’ın, Kadir Başkan’ın mevzuları; Adana’da kendilerinden önceki dönemde AK Parti’nin verdiği ihalenin paraları ödenmiş. Zeydan Başkan, ‘Döneminde 12 yıl önce rüşvet istedi, rüşvet verince ödemeye başladı’ diyor. Satır satır ispatlandı. O mahkemeye özel olarak gidip savcının gözünün içine bakacağım. Zeydan Karalar her ay aynı gün ödemiş parayı. Dedikleri tarihten önce de sonra da. Buna ne diyecekler? Tek suçlama Zeydan Karalar, AK Parti döneminde başlayan ihalenin parasını ödemiyordu. Teker teker ispatlanmış. Bu arkadaşlarımız 4 yılla yargılanıyorlar. Ceza alsa 2 yıl yatınca zaten çıkıyor. Yattığı süresi çoktan yetiyor ki ceza alacak tek bir kanıt yok. Bakın iddianamede bir itirafçının ifadesi 113 kez geçiyor, hepiniz bakabilirsiniz. Açık kaynakta var. Sadece dördünün ihalelerde gizli kalması gereken bilgilere vakıf olup Aziz İhsan Aktaş ile paylaştığını düşünüyorum.

‘DERHAL TUTUKSUZ YARGILAMAYI BEKLİYORUZ’

İkincisi Rıza Akpolat’ın Maya’da oturduğu evi kiralık satıyor sanıyordum. Gözaltında olduğu sırada bu daireden para çıkarıldığını duydum. Duydum. Böyle bir ispat, paranın çıkarıldığına ilişkin bir görüntü, bir kanıt, bir arama tutanağı; hiçbir şey yok. Sadece duydum. İfadesinde Mustafa Mutlu, ‘Puanlama sistemine vakıf olup Aziz İhsan Aktaş’la paylaşmış olabilir’ diye beyanda bulunmuştur. Mustafa Mutlu isimli şahıs Rana Uysal isimli şahıs üzerinden yaklaşık maliyet bedelinden haberi olduğunu düşünüyorum.

Bakın 113 yerde söylediği her bir şey üzerine bunu kanıtmış gibi kabul edip duydum dediği sözü birilerine iftira attırıyorlar. 104 kez iddianamede -üşenmedik saydık- ‘olabilir’ geçiyor. 45 kez ‘Duydum’ geçiyor. 50 kez ‘Düşünüyorum’ geçiyor. Ve kanıt diye söyledikleri hiçbir şey kanıt değil. Ortalıkta sadece itirafçı denilen, iftiraya zorlanan kişilerin ifadeleri var. Bakın ‘Rüşvet verildiğini düşünüyorum.’ Vereni söyle. Bir tane ‘Ben rüşvet verdim’ diyen yok. Birinden alınmış rüşvetin kanıtı yok. Paranın gittiği yer yok. Bir tane yat resmi koymuş oraya.

‘Bu yat Rıza Akpolat’ın aldığı rüşvetlerle alınmıştır diye duydum.’ Yatın sahibini sorgulamışlar. ‘Yat benim kardeşim’ diyor. ‘Bir kere geldi adam’ diyor. Şoförünü itirafçı yazmış. Yata geçiyorlardı. Çantasını verirken yatın kaptanı Rıza Akpolat da ‘buyur patron’ demiş. ‘Buyur patron’ demesini kanıt koyup başkasına ait olan yatı arkadaşımızın gibi göstermeye çalışan bir anlayış var. Bakın eğer önümüze kanıtı koysalar, ispatı koysalar, parayı veren belli, para burada, gittiği yer belli, yapılan iş belli. Ne diyeceğiz biz? Ne diyeceğiz? Bugün nasıl arkalarında duralım? Ama onlarca genci önce aldılar. Günlerce içeride tuttular. Sonra dediler ki bu ifadeyi imzalarsan çıkarsın. Yeni evliler vardı. Karısı hamile olanlar vardı. İmzayı atan çıktı. Attıkları imzaların hepsi ortaya döküldü. Açın, okuyun. Savcı Harikalar Diyarı’nda kafasına göre yüzyılın yolsuzluğunu bulmuş. Hiçbir kanıt bulamamış. Belediyedeki ne kadar şoför, ne kadar genç varsa tutuklamış, ailesiyle tehdit etmiş. At imzayı demiş. Mış, muş, duydum, düşünüyorumla iddianame yazmışlar.

Dün dedim ya yargılamak için değil, yargılamak yargılanmak için değil, yargılamak için bekliyoruz o iddianameleri diye. O 578 sayfa iddianame böyle tel tel dökülüyor. Şimdi bir de bunun üstüne bugüne kadar onlar konuştu. Şimdi savunma avukatları konuşacak. Bu iddiaların hepsi çapraz sorgulanacak, ispat istenecek, bakılacak, görülecek. Bu yüzden biz bu işi büyük bir dikkatle takip edeceğiz. Birincisi artık kanıtlar toplandı. Demek toplandı… İddianame yazıldı mı? Yazıldı. Mahkemeye devroldu mu? Devroldu. Tensiple birlikte arkadaşlarımızın tamamının tutuksuz yargılanmalarını bekliyoruz. Adana Zeydan Karalar’ı bekliyor. Oya Tekin’i bekliyor. Kadir Haydar’ı bekliyor. Hizmet bekliyor!

Bir yıla yakın süredir haysiyetinizle oynayıp haysiyetiyle oynayıp da bir tane kanıt koyamadığınız Rıza Akpolat’ın Beşiktaş’ta seçildiği seçimde bir belediye meclis üyesi bile AK Parti’ye, MHP’ye verilmedi. Milli irade diyorsun ya. Beşiktaş’taki milli irade tamamını CHP’ye vermiş. Şimdi gidip bunun üzerinden bir yandan yargılama sürsün. İstediğin tedbiri al. Zaten kaçacak bir yerleri yok. Ancak arkadaşlarımızın görevlerinin başına dönmesi, hizmet etmesi, yargılamanın tamamlanması, umuyoruz ki beraatleri, ceza bile olsa istinafı, Yargıtay’ı bu kadar yattıktan sonra bu arkadaşlarımızı bir gün daha içeride haksız yere tutmak Mussolini’nin ön infaz yöntemidir. Arkadaşlarımızın ve ailelerine yaptığınız zulüm yeter. Derhal tutuksuz yargılamayı bekliyoruz. Derhal.

‘NEREDE BU SUÇ ÖRGÜTÜ?’

Türkiye’deki bütün hukukçulara ve vicdan sahibi herkese söylüyorum. Bu iddianamede 29 kez ne geçiyor biliyor musunuz? 29 kez ‘İmamoğlu suç örgütü…’ Nerede bu suç örgütü? Bir suç örgütünün olması için bunun iddia edilmesi, yargılanması, kanıtlanması istinaftan geçmesi, Yargıtay’da kesinleşmesi lazım.

Daha henüz iddianame bile ortada yokken İmamoğlu’nu suç örgütünü iddia ediyorsan onu bile yazıp vermemişsin. İddia bile edemiyorsun. Sadece bu konuda birilerini çağırıp soru soruyorsun. O aşamadasın sen. Gitmiş yazmadığı iddianamedeki iddiasıyla bugünkü iddianameye hukuk oluşturuyor oraya. Diyor ki İmamoğlu suç örgütü var. Bu örgütle ilişkili diyor. Türkiye’nin bütün hukukçularına, bütün vicdanlı insanlarına sesleniyorum.

Nerede masumiyet karinesi? Hani HSK’nın açıklamalarına göre, kararlarına göre hiçbir soruşturma savcısı kendinden sonra yapılacak yargılamada etki edecek hakimlerin kararına yön verecek iddialarda bile bulunamaz diyor. Sadece yazarsın. Kamuoyuna çıkıp da ‘Göreceksiniz, yargılamanın sonunda böyle olacak’ diyemezsin. Onlara hakim karar verecek. Sen sadece iddianameye lehte, aleyhte delilleri koyarsın ve bunu mahkemeye yollarsın. İddianame kabul edilirse yargılama başlar. Daha iddianameyi yazmamış. Neden yazamadığını demin de söyledim. Uçlarını birbirine bağlayamıyorlar.

Savcılara görev verdi. Ona bir şey, buna bir şey; kablolar birbirine bağlanamıyor. Savcılar diyormuş ki ‘Hepimiz kendi iddianamemizi yazalım, ona göre yargılama olsun.’ Bağırıyormuş: ‘Ahtapot dedirttik adama.’ Bakın lafa bakın. ‘Ahtapot dedirttik adama.’ Adam dediği, Recep Tayyip Erdoğan’ı söylüyor. Çıktı dedi ya bir suç örgütü var. Başı İmamoğlu, kolları Anadolu. Ahtapot dedirttik diyor. Bağlayın birbirine diyor. Diyorlar ki bu bağlantılar olmaz. Aynı dosyada bu ifadeyle birlikte yer alırsa perişan oluruz.

‘SİZİ YARGILAYACAĞIZ’

İfadeyi alanın üstüne yürüyormuş, ‘Gelsin buraya’ diyormuş. Öbür dosyaya görevlendirmiş. ‘Nasıl yaptıysa bağlasın bunları’ diyormuş. E bu sırada 16 milyon İstanbullunun hizmet beklediği Ekrem İmamoğlu 12 metrekarelik hücrede duruyor. Anası babası gözü yaşlı, eşinden, çocuklarından ayrı, İstanbul’dan ayrı. Bütün arkadaşlar öyle. Bunların keyfi olacak diye… Büyük laf ettiler. Dönemiyorlar ama çaresiz bir şekilde oraya buraya oraya buraya saldırıyorlar.

Bir kez daha söylüyorum. Erdoğan’a her meydandan söyledim. Aha buradan söylüyorum. Buradan bu yüce Meclis çatısı altında. Hani 30 gün sonra birbirimizin yüzüne bakamıyorduk? Hani ailelerimizin gözünün içine bakamayacaktık? Hani ahtapot ortaya çıktığında insan içine çıkamayacaktık? İnsan içindeyiz. Dostlarla birlikteyiz. Milletimizle birlikteyiz. Meydanlardayız, sokaklardayız. Canlı yayındayız ya. Arkadaşlarımız masumdur. İftiracısınız. Yazıklar olsun sana. Yazıklar olsun iftiralarına. Düş milletin yakasından. Düş milletin yakasından. Ya kanıtla ya özür dile, çek git. Al o beceriksizi oradan. Zulmetme artık. Dünkü iftiraname çöp olmuştur. Gelecekte de yargılanmayacağız. Sizi yargılayacağız. Yazıklar olsun iftiralarınıza. Yazıklar olsun. Yazıklar olsun iftiralarının hepsine.

BAHÇELİ’YE ‘CANLI YAYIN’ TEKLİFİ

Sayın Bahçeli, canlı yayına evet diyordun. Hadi canlı yayın istiyoruz. Halen istiyoruz. Verin canlı yayın frekanslarını, isteyen televizyon yayınlasın. İnternet yayınlasın. TRT bir kanal tahsis etsin. Sabahtan akşama yayınlasın. Biz bu iftiraları çürütmek için arkadaşlarımızın masumiyetini kanıtlamak için milletimizin gözünün önünde yargılama istiyoruz. Nokta. Şimdi Erdoğan’a bu dosyayı hukukçularına okutmasını dün çıkanı sonra da gelip kendisine yanıltmadan objektif bilgi vermelerini istemesini söylüyorum. Evet, işin başında sen varsın. Sen talimat verdin. Sen yollattın. Sor bakalım olmuş mu? Açık söylüyorum. Olmamış. Becerememişler. İftiradan öteye gidememişler ve ortaya çıkan mesele seni tarih önünde mahcup edecek bir metne dönüşmüştür. Bu iddianameden de hiç korkmuyorduk. Berbat bir şey ortaya çıktı. Gelecek iddianameden de zerre kadar şüphem yok ki iftiralarınızın hepsi milletin gönlünde mahkum olacak. Göreceksiniz.

‘PANİKLEYEN ERDOĞAN’A, SENİ MECLİS’E ÇAĞIRIYORUM’

Türkiye gıda enflasyonunda dünyada birinci. Sonra da çıkmış Cumhurbaşkanı Yardımcısı, istikrar ve refah bütçesi diyor. Kimin için istikrar bütçesi? 40 Haramiler için istikrar bütçesi. Kimin için refah bütçesi? Bir grup zengin için refah bütçesi. Şimdi buradan bir çağrıda bulunmak isterim. Biz bir gün bu grup Meclis’e girmeyince panikleyen Erdoğan’a söylüyorum. Panikleyen Erdoğan’a; seni Meclis’e çağırıyorum! Ben de orada olacağım. Grubum da orada olacak. Bütçeler yürütmenindir. Hani biz Meclis’e gelmeyince bu Meclis’e saygısızlık dedin ya… Seni bütçeni savunmaya Meclis’e bekliyorum. Öyle tek başına gelip davet edilip kendi kendine konuşup çıkın çıkıp gittiğin gün değil. Geleceksin bütçeni savunacaksın! Muhalefeti dinleyeceksin. O Demirellerin, Ecevitlerin, Erbakanların, İnönülerin gösterdiği cesaretini gösterip bu bütçe için milletin vekilinin gözünün içine bakacaksın.

‘SARAYINDA OTURAN BİR OTOKRATIN BU MECLİS’E SÖYLEYECEK TEK KELİMESİ YOKTUR’

Hadi bakalım Erdoğan, hodri meydan. O gün bütçenin sunulduğu gün saygın varsa, cesaretin varsa gel Meclis’e savun bütçeni. Dinle beni. Millet görsün kim yanında, kim karşısında. O eski bütçelerin o liderlerin gelip başbakanların bütçeyi savunduğu ana muhalefetin, diğer muhalefetin eleştirdiği o demokrasi günlerine şu kadarcık olsun cesaretin varsa gel, dönelim. O zaman gelirsen, bütçeni anlatırsan, savunursan, eleştirilere cevap verebilirsen, eleştirilere katlanırsan o zaman senin demokratlar arasında belki bir kez daha adın geçebilir. Yoksa sarayında oturan bir otokratın bu meclise söyleyecek tek kelimesi yoktur.

Muhabiri bu haberi yaptığı için gözaltına almışlar. Erdoğan’ın geçen sene çıkardığı yasa var ya ‘Gerçek dışı bilgiyi yayma.’ O suçtan içeriye atmışlar.”