CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Silivri’de Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda Ekrem İmamoğlu ve diğer tutuklularla yaptığı görüşme sonrası basın mensuplarına açıklamada bulundu.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
ANKA’nın haberine göre Özel şöyle konuştu:
“Bugün Silivri Cezaevi’nde yaklaşık yedi saatlik bir sürede 15 arkadaşımızı ziyaret ettik. İlk başta tabi Sayın Osman Kavala’ya bir yer ayırmam gerekir. Belli bir süredir, yaklaşık iki üç aydır Sayın Kavala ile milletvekilleri dahil görüşmelerine onay verilmiyor. Bunu iyiye yormak istiyoruz. Yani yoksa böyle bir hakkın kısıtlanmasını kabul etmek mümkün değil. Ancak hem Avrupa Konseyi’nde karşımıza en çok çıkan konulardan bir tanesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına rağmen Sayın Kavala’nın özgürlüğünden mahrum edilmiş olması hem de bir diğer yandan Sayın Kavala burada benim de takip ettiğim bir duruşmada hakimlerin Türk milleti adına deyip bütün salonu ayağa kaldırdığı bir noktada verdiği karar beraatti. O gün herkes salındı, Sayın Kavala’yı casusluk suçlamasıyla tuttular. Casusluktan daha sonra beraat etti. Bunun altını çizmek lazım. Ama daha sonra açılan yeni Gezi davasıyla bir daha ceza verdiler. Bu artık neredeyse bir kişisel husumete dönmüş, inatlaşmaya dönmüş bir noktadaydı. Son süreçte dünyayla kurulmaya çalışılan ilişkiler, içinde bulunan süreç değerlendirildiğinde Sayın Kavala’yla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının uygulanması noktasında bir adım atılacağına ilişkin olumlu bir beklenti var. Ve bu görüşmelerin de herhalde bu sebepten sınırlandırılmasının aslında yakında çıkacak olumlu bir kararın önünde olumsuz atmosferin dile gelmemesi için olduğu ifade ediliyor. Ümit ederim böyledir. Herhalde bu kadar ciddi bir hak ihlaline uğramış birisinin bir gün daha, sekiz dakika daha burada tutulmasının kabul edilebilir bir tarafı olmadığını söylemek lazım.
KURTULMUŞ’A CAN ATALAY MESAJI
Can Atalay’ı ziyaret ettim. Can Atalay hakkında da kendisi Hatay’ın seçtiği milletvekili. Sayın Bahçeli’nin yemine davet ettiği milletvekili. Meclis’in İnsan Hakları Komisyonu’na seçtiği milletvekili, ama birileri onu tuttu ve salmadı büyük bir hak ihlali var. Ve Anayasa Mahkemesi de bunu tespit etti. Bu Anayasa Mahkemesi’nin bu tespiti uyarınca Can Atalay’ın Meclis’e gelmesi lazım. Ve buradan Meclis Başkanı’na şunu hatırlatmak gerekiyor bir kez daha Sayın Başkan’a, kendisi komisyona da başkanlık ediyor. O komisyon bu önümüzdeki dönemde birtakım yasal düzenlemeler yapacak ama bu arkadaki binada olanlardan ve yasal düzenleme olmaksızın oradan çıkması gereken birisi Can Atalay. Çünkü Meclis’imizin milletvekili kendi. Yani bu kadar zorlu bir süreçte, bu kadar kritik meseleye bu kadar hassas mayınlı konulara Meclis Başkanı komisyonla birlikte adım atmaya niyet etmişken ve hepimiz de o komisyona üye vermişken İYİ Parti’nin kendi takdirindeki pozisyonunu ayrı tutalım tabii hani demesinler ki ‘bütün Meclis’, İYİ Parti ayrı bir karar verdi. Ona da saygı duyuyoruz kararlarına ama Can Atalay nasıl içeride duracak? Sayın Numan Kurtulmuş bunu kendi vicdanına nasıl izah edecek? Türkiye kamuoyuna nasıl izah edecek? Dünyaya nasıl izah edeceğiz? Bu konuda da bir adımın bir an önce atılması gerekiyor.
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
MERDAN YANARDAĞ’IN TUTUKLULUĞU
Sayın Merdan Yanardağ’la görüştüm. Dördüncü kez cezaevinde. Biri 80 öncesi yani 12 Eylül darbecileri atmıştı, FETÖ’cüler içeri atmışlardı Sayın Merdan Yanardağ Ergenekon, Balyoz diye Muğla’da cezaevinde ziyaret etmiştik kendisini. Sonra ağzından çıkan bir lafla PKK propagandası yapıyor diye içeri atılmıştı. FETÖ’cülerin attığı davadan beraat etti. Alacaklı. En son ağzından çıkan bir sözü PKK terörü övme diye çarpıtıp alıp içeride 104 gün tutmuşlardı, oradan da beraat etti. Hatta tazminat kazandı. Şimdi 19 Mart darbecileri içeri attı. Eninde sonunda bundan da beraat edileceğine şüphe yok ama tekrar bir haksız tutuklamayla karşı karşıya. Buradaki meselenin iki tane ayağı var. Bir tanesi Ekrem Başkan’ı mevcut iddialarla tutamayacaklarını arkadaşlarımızı görenler, bir yedeklemeyle bir casusluk girişimine geldiler ve orada Merdan Bey de bu işin içinde haksız yere olmayacak bir şekilde suçlanıyor. Ama diğer meseleyi de gözden kaçırmayalım. O da Tele1’i kapatmak için RTÜK üzerinden önceki RTÜK Başkanı, 50 takla attı, 50 takla attırdı kurum hukukuna, Tele1’i kapatabilmek veya lisansını iptal edebilmek için. Onu beceremediler. Şimdi Türkiye’deki gerçek anlamda muhalefet yapan ve muhalefetin sesini duyan, duyurmaya çalışan kanallardan bir tanesine çökmüş durumdalar. Mesele önümüzdeki seçime yönelik, muhalefetin sesini kısmaya, Tele1’in sesi kısmaya yönelik bir meseledir. Tabii utanmazlığın dik alasındayız. Öyle bir noktada ki bir kere Merdan Yanardağ’ın değil işte oğlu varmış diye aile şirketi muamelesi yapıyorlar. Bir suç olsa suçun şahsiliği olur. Sen kanala nasıl gidiyorsun kayyum atıyorsun? Kayyum bir kanal kötü yönetiliyorsa, iyi yönetilsin diye atanır. Mahsur varsa o kişilerin yönetmesinde mahsursuz biri atanır. Ama kayyum gelip de kanalı yayın politikasını nasıl değiştirir? Sen kimsin değiştiriyorsun? Ama kanalın yayın politikasını değiştirmeye yönelik fevkalade saçma sapan bir tutum içindeler ve pazartesi gününden itibaren yeni getirdikleri kanalı göreceğiz bakalım herhalde kendilerince yerli, milli bir şeye çekecekler bu yerliliği ve milliliği bir tek kendilerine layık görenler. Gerçekten utanmazlığın dik alası bir muameleyle karşı karşıyayız.
‘HAKAN ÇIKARSA NEREYE GİDECEK?’
Bunun yanında tabii çok sayıda arkadaşımızı ziyaret ettik ama buradan hassas bir noktaya dikkat çekmek isterim. Gaziosmanpaşa Belediye Başkanımızı almışlardı. Biliyorsunuz aynı bazdan çektiniz dediler, üçü de felaket olarak savcılığın karşısına cevaplar verilince çıktı. İddianamede de artık oranın terk edildiği, göreceğiz önümüzdeki günlerde. Yargılamada o düşecek. Hakan çıkacak ama Hakan çıkarsa nereye gidecek? Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlık koltuğuna gidecek. Oraya bir vekil seçmişlerdi AKP utanmadan, Gaziosmanpaşa Hakan’ı seçmişti. Kumpasla içeri alıp Meclis çoğunluğundan oraya bir vekil seçmişlerdi. İnsan aday göstermeye utanır. İşte o vekil oradan gitmesin diye şimdi bakalım Hakan’a buradan da böyle üçte üç çöktüler, demin söylediğim baz kayıtlarıyla. Şimdi Gaziosmanpaşa Belediyesi o vekil Gaziosmanpaşa Belediyesi’ne müteahhitleri çağırıyor Gaziosmanpaşalı müteahhitleri Hakan hakkında gidin savcılığa bir şey söyleyin. Hakan çıkmasın. Savcılıkla iş birliği halinde. Hakan’a iftira atmazsanız alacaklarınızı ödemem diyen bir rezaletle karşı karşıyayız. Hatta Sayın Başkan sistem bağlansın Hakan’a sorabilir Sayın Savcı. Ya da istiyorsa bana sorsun ben ismini söyleyeyim. Bir iş adamına diyor ki Hakan Bahçetepe’ye iftira at. Ben buna rüşvet verdim de ödeme al. Ne ödeme alması? Adam ödememi geciktirdi diye ben icraya verdim mahkemelik oldum Hakan Bahçetepe’yle diyor. Geçmişten alınan bir ihale işte kendilerince incelediler herhalde. Ben diyor, ne rüşvet vermesi, davalık oldum, kavga ettim ben Hakan Bahçetepe’yle diyor ama namuslu bir adam, diyor ki ben bu iftirayı atmam bir yandan savcılık eğer kendi bu işi koordine ediyorsa o koordine etmeye devam etsin ben de duruma vaziyet etmeye devam ediyorum. Haberi yoksa derhal Gaziosmanpaşa Belediye Başkan Vekili’ni ve oradaki yöneticileri çağırdıkları müteahhitler üzerinden hazır belediyenin de kayıtlarını alsınlar, çağırılan müteahhitler, müteahhitlerin ifadelerini alsınlar, çıkması gerekeni çıkarıp girmesi gerekeni içeri soksunlar. Suçsuz bir insana iftira atmak için müteahhitlere alacaklarını ödemem diyenleri buradan ifade etmek lazım.
CASUSLUK SORUŞTURMASI
Maalesef çok sayıda arkadaşımızı haksız yere sırf Ekrem Başkan’ı yedekleyebilmek için ‘Efendim kişisel verileri kaydetme suçu’ diye, örneğin Esra arkadaşımızı aldılar, içeriye koydular. Esra arkadaşımız bir sosyolog. İşi de verilerle yoksullukla mücadele etmek. İşin bu tarafları da hiç alakası olmayan arkadaşlarımızı boşu boşuna suçluyorlar. Hepsinin elinde sonunda haklı çıkacağını, dışarı çıkacağını biliyoruz. Ama buradaki bu zulme bir kez daha itiraz ediyoruz. Parti Meclis üyemiz Baki Aydöner’den önceki dönem MYK üyemiz ve milletvekilimiz Aykut Erdoğdu’ya kadar çok sayıda arkadaşımızı dün başkanlığı yaptığı kuruma konuk olduğum TÜSES’ın Başkanı Alkan Ertürk’e kadar bütün arkadaşlarımızı ziyaret ettik ve buradan sonra da bir kez daha Silivri’de haksız yere ve siyasi sebeplerle tutulan anketi de söyleyeyim inanmayan kendi ölçtürsün o anketi bana getirsinler onu da söyleyelim, bu hafta ölçtürdük yolsuzluk dosyasında konuyu siyasi bulanlar yüzde 65’ti. Terör dosyamızda yüzde 76’ydı. Casusluk dosyasına inanmayanlar yüzde 80 çıktı. Bu iş iyice ellerine yüzlerine bulaştırılmış durumdadır. Bu konuyla ilgili çok detaylı ve çok kapsamlı bir şekilde önümüzdeki hafta içinde de arkadaşlarımız bir kez daha hukuki değerlendirmeleri yapacaklar. Ancak casusluk suçlaması şöyle bir suçlama: Ekrem İmamoğlu gibi birine ya da diğer arkadaşlarımıza asla yapışacak bir suçlama olmadığı gibi meselenin eğer buradan casusluk çıkarsa bu adı geçen şirkete son günlerde ihale veren iki bakanlık, adı geçen şirketlere plaket verenler. Yani yurt dışına veri gitti diyorlar, bulut hesabında tutulan veriye yurt dışı diye düşünen ve konudan bihaber milleti yanıltmak için bunu istismar eden fevkalade kötü niyetle başlatılmış bir saldırıyla karşı karşıyayız.
Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarımıza casus diyenlerin yarın aynı uygulamalarını ispat edeceğimiz kendi dünya kadar partililerin casusluk suçlamasından nasıl kurtaracaklar, onu otursunlar, bir düşünsünler. Aynı arkadaşlarımıza haksız yere iftira atanların günü geldiğinde nasıl geçmişte FETÖ’cülerin iftiracıları girdiler, burada cezalarını çektiler, tüm iftiracılara ve onları iftiraya zorlayan tüm mekanizmaya geçmişte yapılanların nereye vardığını bir kez daha hatırlatmak isterim.”
‘HODRİ MEYDAN’
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İstanbul’un bir kez daha Fetret Devri yaşamasına izin vermeyiz” açıklamalarının sorulması üzerine şu yanıtı verdi:
“İstanbul’un hangi devirde kimin tarafından yönetileceğine ülkenin Cumhurbaşkanı, son seçimlerin kaybetmiş bir partinin genel başkanı karar vermez. İstanbullular karar verir. Kazanacaksan İstanbul’u, ana kademeyle, gençlik kollarıyla ve kadın kollarıyla sıkı çalışıp kazanacaksın. Ben öyle yaptım. Doğru adaylar belirleyeceksin. Ben öyle yaptım. Adayının arkasında duracaksın. Ben öyle yaptım. İstanbul’u biz kazandık. Şimdi bunlara güvenmiyor. Yargı kolları kurmuş. Yargı kolları başkanı marifetiyle İstanbul’a Ekrem İmamoğlu’na CHP’yi yönettirmeyecekmiş. Bunu doğrudan suçüstü hali, siyaseten suçüstü haliyle milletimize şikayet ediyorum. Suçüstünde yakalanınca nasıl hemen alınır, gereği yapılır, cezası verilir, millet de bunun cezasını verecek Erdoğan’a. Başka çaresi yok. Siyasi suçüstü halindedir. Millet bunu yakalamıştır. Ve ilk seçimde cezasını verecek.
ERDOĞAN’A SESLENDİ
Ben Sayın Erdoğan’ın bu ifadelerine değil, bu öğrenememe haline şaşırıyorum. Kardeşim sen İstanbul’u yıllarca ya yönettin ya yönettirdin. Millet yetkiyi size verdi. Kimse bir şey demedi. İstanbul’un fikir değiştirdi. Senden aldım, Ekrem’e verdim dedi. 13 bin 600 farkla İstanbul’u sana yönettirmem dedi mi dedi. Öğrenememe halini hatırlayalım yani. Millet dedi ki, Osmanlı tokadı vuracağız dediler Ekrem’e 24 Haziran’da. Millet onlara demokrasi tokadını vurdu. Fark 806 bin oldu mu? Oldu. Sonrasında beş yıl boyunca hazımsızlık. Belediye otobüsünü çekiyorlar, bir set kuruyorlar, yani milleti kandırmak için film çekiyoruz diye otobüs yakıyorlar. Bunun videosu yok, İETT otobüsü yandı diye sosyal medyada algı yapıyorlar. Yürüyen merdivene taş sıkıştıranları herhalde ben göndermedim CHP olarak. Her türlü hazımsızlık. Gittik seçime, bu sefer fark oldu mu bir milyon 100 bin. Bu sefer de döndüler. Efendim Ekrem Başkanı türlü iftiralarla alıp buraya koydular. İstanbul’u yönettirmiyor. Yani bu öğrenememe haline çıldırıyorum ben. Ne olacağı belli. Gel hodri meydan hemen İstanbul seçimlerini yenileyelim, ben bugün hemen kabul ediyorum. CHP de bütün belediye meclis üyelerini istifa ettirsin. AK Parti’de aynı anda istifa ettirelim. İstanbul seçimlerini yenileyelim. Gelsin düzenleme getirsin. Meclis’ten bir şey geçirerek yenileyelim. Sadece İstanbul’u değil, istiyorsa hadi hodri meydan, Adana’yı da yenileyelim, Antalya’yı da yenileyelim. Nereye saldırıyorsa yenileyelim. Millet versin kararı. Güveniyorsa kendisine hodri meydan.
‘İSTANBUL’ MESAJI
Ben yine Ekrem İmamoğlu’nu aday göstereceğim. O başbakan gösterdi olmadı, Meclis Başkanı gösterdi olmadı, Murat Kurum mucizesi dedi millet Murat Kurum’u böyle sobanın kurumunu silkeler gibi silkeledi döktü. Ne olacak şimdi? Murat Kurum ne yapıyordu? Maketiyle oynuyor şimdi İstanbul’un değil mi? Bunlar maket bile yapamazlar diyordu bize, İstanbul’un maketini koymuş başucuna her akşam ona bakıp ağlıyor Murat Kurum. Kimi istiyorsa getirsin. Bak çok ütopik bir şey söylüyorum. Aday olmasında mahsur yok. Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir’e yeniden aday olsun. Ben Ekrem İmamoğlu’nu aday gösteriyorum. İstifa etmesine de gerek yok herhalde aday olması için. Kazanırsa eski görevimde kalacağım, Cumhurbaşkanlığı’nda kalacağım der, İBB Başkanlığı’na Meclis kendi içinden birisini seçer. Güveniyorsa kendisine çıksın karşımıza. Ben bu kadar ucuz kabadayılık görmedim. Cumhuriyet Başsavcısı’nın tutuklama yetkisi üzerinden ne fetret devri ne bilmem nesi yani? Gel millet verecek karar. Yok ben yerelde bu meydan okumaya, bu mindere davete korkuyorum, kaçıyorum olmaz.’ Gelsin erken seçim yapalım. Millet karar versin ülkeyi kim yönetecek diye. Benim adayım da belli. Her şeyimiz hazır. Kaçmasınlar gelsinler karşımıza. Yani halen daha bu milletin ne ders vereceğini görmüyor. Halen daha aynı yanlışta ısrar ediyor. Bu millet kimin yöneteceğine ben karar veririm diyor. Bak bunu ilk kez de sana söylemiyor. Bu millet kimin yöneteceğine ben karar veririmi 12 Eylül darbecisi Kenan Evren’e de söylemişti. Aday dayattı. Gitti Turgut Özal’ı seçti. Bu süreçte her dayatmada fark 13 binlerden bir milyon 100 bine çıkmış. İddia ediyorum Recep Tayyip Erdoğan adayları olsun ben de Ekrem Başkan aday yapacağız, bir buçuk milyon fark atacağız, hodri meydan. Yemem diyen çıksın karşımıza. Bir milyonun altında farkla kazanırsak İstanbul’u, seçimlerin bir kere daha yenilenmesine onay vereceğiz.”
‘SONUNA KADAR KOVALAYACAĞIZ’
Özel, Bolu Kartalkaya otel yangını davasında çıkan kararın sorulması üzerine de şöyle konuştu:
“Kartalkaya’da bu büyük sorumsuzlukla ilgili verilen cezalarda vatandaşın, hepimizin içini serinleten bir adaletin yerine geldiği söylenen noktalar da var. ‘Bu iş nasıl oldu? denen haksızlıklar da var. Diğer taraftan kardeşim esas sen bu Turizm Bakanı’nı, onun izin veremediklerini, sonradan güç bela soruşturma izni alınanlara hiç dokunmayacaksın… Esas sorumlu kim? Turizm Bakanlığı. Oranın ruhsatını veren, denetlemesini yapan… Mesela Bolu Belediyesi’nin ilk bilirkişi raporunda sorumluluğu dahi yazmıyordu. Neden yazmıyordu? Çünkü hakikaten yok sorumluluğu. Bakın, yargılama sırasında hani oradaki bazı eksikliklerden haberdar olunmuş, başvuru geri çekilmiş. İşin bu tarafını bir kenara koyuyorum. Resmi sorumlular arasında Bolu Belediyesi yok. Orada bile görevlilere ağırlaştırılmış müebbet verilecek ama esas sorumlu, ana sorumlu, hatta hepimiz biliyoruz ki baş ve tek sorumlu Turizm Bakanlığı’ndan bir kişiye bir gün bile bir şey verilmeyecek. Turizm Bakanı hâlâ koltukta oturuyor arkadaşlar. Bakın yönettiği yerde, otelde insanlar, bebekler, küçücük çocuklar, eşler, analar ölmüş, yanmış cayır cayır. Kartalkaya’daki bu yaşananın üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi ülkeyi kendisi yönetmiyormuş gibi, o bakanı kendisi atamamış gibi… Yahu hiç değilse bakanı görevden al, değil mi? Halen almıyor. O yüzden en büyük adaletsizlik, Turizm Bakanı’nın görevde olması ve Turizm Bakanlığı yetkililerinin soruşturulmamış, yargılanmamış, ceza almamış olmasıdır. Bu yönüyle meseleye bakıyoruz. Bir tarafta yetkisiz itfaiyenin erine müebbet vereceksin, öbür tarafta baş yetkilileri yargılamayacaksın. Bunun kabul edilebilecek bir tarafı yok. Ailelerin ‘Biz tamamız’ dedikleri günü görene kadar biz bu işte tamam değiliz. Sonuna kadar kovalayacağız bu işi.”
GEBZE MESAJI: ‘BÜYÜK BİR SORUMSUZLUK VE PERVASIZLIK’
Özel, Gebze’de yıkılan bina ve sonrasında yaşananlar hakkındaki soruya da şu yanıtı verdi:
“Yakından takip ediyoruz 16 bina yedi işyeri boşaltıldı dün. 10 metre dibinde bir metro inşaatı var. Bu konuda yapılmış daha önce uyarılar olmasına rağmen yedi katlı Aslan Apartmanı çöktü. Dört kişi hayatını kaybetti. Diğer binalardan şimdi çatırdama sesleri geliyor. Makine Mühendisleri Odası, Temmuz 2024’te metro inşaatı ile ilgili ‘Bölgedeki binalara hasar zarar verecek’ uyarısında bulunmuş. Bundan bir yıl önce yine bir meslek örgütü bunların yetkilerini kıstığı, yok etmek istedikleri, düşman bildikleri, TMMOB’un ya da Makine Mühendisleri Odası’nın verdiği rapor açıkça ortada. Yıkılan bina sakinlerinden birinin metro inşaatını CİMER‘e şikayet ettiğini biliyoruz. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine şikayet ettiğini biliyoruz. Hiçbir şey yapılmamış, dört can boşu boşuna kaybedildi. Çok daha büyük felaket olabilirmiş. Ne var orada? Metro. U’laştırmanın U’su. İstanbul’da koyuyor. İstanbul’da efendim bir sürü metroyu, 10 metroyu birden Ekrem Başkan yapıyor. Bir tanesini kendileri yaptılar. Oraya ulaştırmanın U’sunu koymayı biliyorlar. Şimdi o hemen binanın yanına ulaştırmanın U’sunu koysunlar bakalım. Büyük bir sorumsuzluk, pervasızlık. Zaten Kocaeli Belediyesi’nin başlayıp yapamadığı için Ulaştırma Bakanlığı’nın devraldığı metro inşaatı. Şimdi burada bizi dinleyen herkese soruyorum. Elimizi vicdanınıza koyalım, bu belediye CHP’li bir belediye olsaydı, buradaki metro inşaatını yapan herhangi bir CHP’li belediye olsaydı Ulaştırma Bakanlığı değil de. Şu anda belediye başkanı neredeydi? Raylı sistemler neredeydi? O inşaatın sorumluları neredeydi? Hepsi birden sabahın köründe alınmış, bir de yanlarındaki ikişer tane polis ya da jandarma konulmuş, suç örgütü gibi götürülen ve sonra buraya getirilen, yargılanan durumda değil miydi?
‘OLACAK İŞ DEĞİL’
Bir felaket ki; bakın bizde böyle bir felaket yaşanmadı. Ama bir yanlış yapıldığında yanlışı yapanın partisine göre adalet olur mu? Partisine göre yargılama olur mu? Partisine göre suçlama, gözaltı olur mu? Bir kişi. Ulaştırma Bakanı halen daha orada pişkin pişkin oturuyor. Dünyanın neresinde oturabilir? Gerçekten ileri tutar bir tarafı yok. Şöyle bir noktaya geldik artık yani, kanunlar, kurallar, yasaklar, polisler, jandarmalar, infaz koruma memurları, cezaevleri sadece muhalefet partileri için var. İktidar partisi olduğunda tam bir sorumsuzluk hali var. Dünya kadar insan 78 kişiyi cayır cayır yakarken de AK Partililer sorumsuz. Metro inşaatında dört kişi ölürken de sorumsuz. Bütün mahalle çökse çökecekmiş. İşin bir tarafı AK Parti‘ye dokunuyorsa bunlar sorumsuz. Bu olacak iş değil.
Etrafımda Silivri örgütümüz ve Silivri Belediye Başkanımız var. Bugün Silivri’nin kurtuluş günü. Silivri’nin kurtuluş gününü bir kez daha kutluyoruz. Silivri’nin artık cezaevi ile anılmasını istemiyoruz. Silivri’nin kurtuluşunu kutluyoruz. Silivri cezaevinden de çok yakında kurtulmayı ümit ediyoruz.”