Şakir Paşa kimdir? Şakir Paşa ailesi hikayesi gerçek mi?

Tarih meraklılarının ilgisini çeken “Şakir Paşa Ailesi” dizisinin hikayesi, 1912 yılında başlıyor ve Osmanlı’nın son yıllarından Cumhuriyet’in ilk dönemine uzanan bir zaman dilimini ekrana taşıyor. Dizinin odağında yer alan Şakir Paşa’nın kim olduğu ise izleyiciler tarafından sıkça sorgulanıyor. Tarihi bir figür mü, yoksa senaryo için uydurulmuş bir karakter mi olduğu konusu, sosyal medyada ve haber sitelerinde tartışılıyor. Yapım ekibi, dizinin bazı bölümlerinde tarihi gerçeklerden esinlenilse de dramatik kurgu öğeleriyle dizinin zenginleştirildiğini belirtiyor.

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

İşte etkili hikayesiyle Şakir Paşa Ailesi dizisine dair tüm ayrıntılar…

ŞAKİR PAŞA AİLESİ KİMİN HİKAYESİ?

Entrikalar ve sırlarla örülü Şakir Paşa ailesinin yaşamlarını ve aile içi ilişkilerini ekrana taşıyan dizinin hikayesi 1912 yılında başlıyor. Osmanlı Dönemi’nin önde gelen paşa ailesine mensup bireylerin yaşamları, dizide geniş şekilde işleniyor. Halikarnas Balıkçısı olarak tanınan Cevat Şakir Kabaağaçlı, modern sanatın öncülerinden Fahrünnisa Zeid, Türkiye’nin ilk gravür sanatçısı Aliye Berger ve ilk seramik sanatçısı Füreya Koral gibi önemli isimlerin hayat kesitleri de yapımda yer alıyor.

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

ŞAKİR PAŞA AİLESİ KİMDİR? 

Tarihi kayıtlara göre Şakir Paşa ailesi, Osmanlı’nın son döneminde etkili bir aile olarak biliniyor. Dizide işlenen Şakir Paşa karakterinin gerçek tarihi şahsiyetle ne ölçüde örtüştüğü ise henüz yapımcılar tarafından netleştirilmiş değil.

Şakir Paşa olarak Mehmet Şakir Paşa’dan bahsediliyor. Mehmet Şakir Paşa; Halikarnas Balıkçısı olarak tanınan ünlü yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın babası olarak biliniyor.

Cevat Şakir Kabaağaçlı bu aileye mensup olarak 17 Nisan 1890’da Girit’te doğdu. Babası Mehmed Şakir Paşa, Girit ve Atina’da yüksek komiserlik ve valilik görevlerinde bulunmuş; annesi Sare İsmet Hanım ise Giritli bir soydan geliyor. Cevat Şakir’in amcası ise II. Abdülhamid döneminde Sadrazamlık yapmış Ahmed Cevad Paşa olarak tarihe geçiyor. Dedesi Mustafa Asım Bey’in ise Şurayı Askeri Dairesi Reisi olarak görev aldığı biliniyor.

Cevat, Şakir Paşa’nın ilk çocuğu olarak dünyaya geliyor. Doğumundan önce annesinin gördüğü bir rüyadan etkilenerek “Musa” adı veriliyor ve tam adı Musa Cevat Şakir olarak kayıtlara geçiyor. Babası Mehmed Şakir Paşa ile amcası Ahmed Cevad Paşa’nın etkisi altında büyüyen Cevat, küçük yaşta kimsesiz kalan çocuklar için açılan askeri okula gönderiliyor. Ailenin, Osmanlı’nın son dönemi bürokrasisi ve devlet yönetimiyle iç içe bir yaşam sürdüğü biliniyor.

Cevat Şakir Kabaağaçlı, altı çocuğun en büyüğü olarak dünyaya geliyor ve ailesi, sanata olan yatkınlığıyla tanınıyor. Kardeşlerinden Fahrelnisa resim sanatında, Aliye gravür alanında ünleniyor. Hakkiye’nin kızı Füreya Koral ise Türkiye’nin ilk kadın seramik sanatçısı olarak tarihe geçmesiyle biliniyor. Fahrelnisa’nın çocukları Nejad Melih Devrim ressam, Şirin Devrim ise tiyatro alanında kariyer yapıyor. Böylece ailenin, sanat ve kültür dünyasında bir kuşak boyunca etkili olduğu kabul ediliyor.

Cevat Şakir’in çocukluğu, babası Mehmed Şakir Paşa’nın elçi olarak görev yaptığı Atina’da başlıyor. İlkokulu Büyükada’da tamamlayan yazar, ortaokul ve liseyi 1907 yılında Robert Koleji’nde okuyor. Aynı yıl, İngilizceden yaptığı bir çeviri yazı ile İkdam Gazetesi’nde ilk yayınını gerçekleştiriyor. Lise sonrası denizcilik eğitimi almak istese de ailesinin yönlendirmesiyle Oxford Üniversitesi’nde tarih eğitimi görüyor. 1913’te İtalya’ya giderek orada resim eğitimi alıyor ve bir İtalyan kadınla evleniyor.

İstanbul’a döndüğünde gazete ve dergilerde yazmaya başlayan Cevat Şakir, 1914’te ailesiyle maddi sorunlar yaşamaya başlıyor. Babası Mehmed Şakir Paşa, Afyon’daki Kabaağaçlı çiftliğine yerleşiyor. Bir tartışma sırasında, Cevat Şakir’in silahından çıkan kurşunla babasının hayatını kaybetmesi üzerine cinayet suçlamasıyla karşı karşıya kalıyor ve 15 yıl hapis cezasına çarptırılıyor. Ancak cezasının yedi yılını çektikten sonra verem hastalığı nedeniyle serbest bırakılıyor.

1925 yılına kadar Cevat Şakir, geçimini haftalık dergilere yazılar ve çeviriler sunarak sağlıyor. Bunun yanı sıra resim çalışmaları, modern tarzda tezhip uygulamaları, karikatür çizimleri ve renkli dergi kapakları hazırlamakla da ilgilendiği biliniyor. Bu çabalarının, Türk basınında kapak tasarımı ve görsel sunumun gelişmesine önemli katkılar sunmasına olanak sağlıyor.

HALİKARNAS BALIKÇISI’NIN BODRUM’DAKİ BÜSTÜ

Cevat Şakir Kabaağaçlı, 1925’te “Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler” adlı öyküsü nedeniyle İstanbul İstiklal Mahkemesi’nde yargılanıyor. Askeri isyana teşvik ettiği gerekçesiyle suçlu bulunarak idam cezası istense de Bodrum’a sürgün edilerek kalebentlikle cezalandırılıyor. Sürgünün yarısını Bodrum’da geçirdikten sonra İstanbul’da kalan cezasını tamamlıyor, fakat Bodrum’a olan sevgisi nedeniyle yeniden dönerek yaklaşık 25 yıl Bodrum’da yaşıyor.

Bodrum’un antik adı Halikarnas’ı mahlas olarak benimseyen Cevat Şakir, burada balıkçılık ve çeşitli işler yaparken yazarlık kariyerini de sürdürmeye devam ediyor. İki kez daha evlenen yazarın üç evliliğinden toplam beş çocuğu oluyor. Çocuklarının eğitim ihtiyaçları nedeniyle ailesini bir süreliğine İzmir’e taşıyor. Hayatını yazarlık ve turist rehberliğiyle geçirerek rehberlik dersleri verdiği biliniyor.

13 Ekim 1973’te İzmir’de kemik kanseri nedeniyle yaşamını yitiren Cevat Şakir, vasiyeti üzerine Bodrum’a gömüldü. Kabri, Bodrum-Gümbet’te, küçük bir müze eşliğinde Halikarnas Balıkçısı Müzesi olarak ziyarete açık bulunuyor.