Trump planı, İsrail’in nefeslenme molasıdır!

Muhsin Türkseven yazdı…

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

Obama döneminde Beyaz Saray’ın Ortadoğu Koordinatörü olarak görev yapan *Philip Gordon*, Foreign Affairs’te yayımlanan son analizinde şu cümleyi kuruyor:

“Bu anlaşma Ortadoğu’da barıştan çok uzak. Bu sadece son iki yılın cehennemine bir mola.”

Bu söz, bugün “Trump Planı” adıyla pazarlanan ateşkes sürecinin gerçek mahiyetini açık ediyor. Çünkü bu, bir barış değil; *yeni bir işgalin, yeni bir dizaynın* başlangıcıdır. Görünürde silahlar susmuş olabilir, ama sessizliğin ardında bir strateji vardır: *Filistin’i kimliksizleştirmek, Gazze’yi devletsizleştirmek, direnişi meşrûiyetsizleştirmek.*

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

Philip Gordon’un “uzun ve zorlu bir süreç” dediği bu ateşkes, gerçekte İsrail’in nefeslenme molasıdır. Çünkü her defasında aynı senaryo yaşandı:

Oslo’da, Camp David’de, hatta Abraham Anlaşmaları’nda da “barış” diyerek Filistin’in haritası biraz daha küçüldü, İsrail’in nüfuzu biraz daha büyüdü. Bugün Trump Planı da aynı çizginin devamıdır.

Gazze’nin “Ortadoğu’nun rivierası”na dönüştürülmesi gibi süslü ifadeler, *Filistin topraklarının betonla örtülmesinin, hafızasının silinmesinin* kılıfıdır.

Gerçek şu: *İsrail’e güven olmaz.* Çünkü Tel Aviv barışı, işgalin sessiz biçimi olarak kullanır.

“Trump’ın arabuluculuğu” ise sadece bu işgale küresel meşrûiyet kazandırmanın aracıdır.

Ateşkesin açıklanmasının ardından Batılı emperyalistler, İsrail yanlısı lobiler ve bölgedeki İslamcı rejimler aynı anda sahneye çıktı. Trump, “Bu sadece Gazze değil, Ortadoğu’da barış” derken; Netanyahu, “ulusal bir zafer” ifadesiyle anlaşmayı sahiplendi.

Bu tablo, aslında bütün maskeleri düşürdü: Katliama iki yıl boyunca sessiz kalanlar, bugün “barış” üzerinden pay devşirme telaşında.

*Türkiye’de de tablo farklı değil:*

Şu anda TV’lerde *“ateşkeste Türkiye’nin rolü”* denilerek, Gazze’deki yıkımın üzerinden *kahramanlık hikâyeleri* üretmeye başlanıldı. Bu çok yanlış bir algı yönetimi tarzı. Herkesin malumu olduğu üzere ve en son Sumud Filosu eylemi aktivistlerinde İsrail limanında gözleriyle gördükleri ve itiraf ettikleri gibi, iki yıl boyunca İsrail’le ticaret sürmüştü maalesef! Kamuoyu baskıları artınca “yasak” görüntüsü verilmişti.

Tüm bunlara sebep olanlar, şimdi de Trump planındaki “rant kokan” ve kirli iktisadi networkların şimdiden ağzını sulandırmaya başlayan “inşâ süreci”ne dâhil olma hevesinde!

Bu nedenlerle… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Gazze’nin yeniden imarında bize düşeni yapacağız” sözleri, *Gazze’nin imarı bahanesiyle Türkiye’nin yeni bir Ortadoğu macerasına sürüklenebileceğinin* habercisi olmaya dönüşmesin Allah korusun!

*“Görev gücü”* adıyla kurulacak askeri varlık, görünürde barış gücü; gerçekte ise *İsrail’in güvenlik hattını tahkim eden bir garnizon rolü* üstlenme riski taşıyor.

Philip Gordon’un da uyardığı gibi, bu kırılgan süreç her an çökebilir. Netanyahu’nun rehineleri aldıktan sonra savaşı yeniden başlatma ihtimali son derece yüksek. O durumda hedefte kimin olacağı da bellidir: *Bölgeye “barış gücü” diye gönderilecek olan Türk askeri!*

*Türkiye, bu plana “inşâ”, “koordinasyon” veya “görev” adlarıyla dâhil edilirse, 2003 Irak işgalinden sonraki bataklık yeniden karşımıza çıkar.*

Dünkü *Gazze’yi “Kurtarma” Planı; Yeni Vesayet, Eski Efendiler* başlıklı yazımızda da yazdık:

Nasıl ki geçmişte Irak’ta *Tony Blair ve yönetimi*, Amerika’nın savaşına meşrûiyet kazandırdıysa, bugün de aynı isimler ve aynı yönetim tarzı, “Trump barışı” adı altındaki bu sahte barış düzenli işgal planında aynı işlevi görecek.

*Hülasa*

Philip Gordon’un satırları aslında bir itiraf: *“Bu sadece bir mola !”* Bu nefes *Filistin’in teslimiyetine* ve *kalıcı bir vesayete* dönüşmemelidir!

*Eğer Türkiye, bu planın bir parçası haline gelirse, bu kez Gazze değil, Ankara masanın bedelini ödeyecektir.* Nasıl ki tarih geçmişte Filistin halkının geçmişte yaptığı bazı travmatik hataları yüzüne vuruyorsa. Gelecek dönemin yakın tarihçileri de şu anda Filistin/Gazze politikalarını sevk ve idare edenlerin ve bu istikamette “karar” alanların yüzüne vuracak ve yapacağı değerlendirmelerle *hükmünü* verecektir.

Son söz: *Bu sürecin ve olacakların VEBALİNİ kimse ödeyemez; ne siyasiler, ne arabulucular, ne de “barış mimarları”…* Filistin’in *kanı üzerinden kurulacak* hiçbir düzen, hiçbir masada meşrûiyet, hiçbir kitapta *af* bulamaz!