Sefa Yürükel yazdı…
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
Irak’ın kuzeyindeki Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) üs bölgelerinden gerçekleştirilen çekilmeler, bölgesel güvenlik dengelerini temelden etkileyecek bir sürecin habercisi olarak görülmektedir. Bu gelişme, yalnızca taktik bir askeri yeniden konumlanma değil, aynı zamanda bölgenin jeopolitik haritasında yeni bir dönemin başladığına işaret etmektedir. Mevcut göstergeler, ABD, İngiltere ve İsrail’in bölgedeki askerî yapılanmalarını yeniden organize ettiğini; bu çerçevede İran’a yönelik kapsamlı bir askerî operasyon hazırlığının gündeme geldiğini ortaya koymaktadır. Özellikle Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki hatları, bu muhtemel kara harekâtı için stratejik koridorlar olarak değerlendirilmektedir (Reuters, 2025; Middle East Eye, 2025).
ABD özel kuvvetlerinin, İngiliz SAS komandolarının ve İsrail’e bağlı operasyonel unsurların bölgedeki varlıklarını artırması; buna paralel olarak bölgedeki çeşitli silahlı grupların , özellikle PKK/PJAK yapılanmalarının yeniden aktif hâle gelmesi, bu hazırlığın fiili zeminde ilerlediğini göstermektedir (BBC Türkçe, 2025; Al Jazeera, 2024). Irak’ın kuzeyinde oluşan güvenlik boşluklarının bu güçler tarafından doldurulması, bölgesel dengelerin tamamen Batı eksenli bir denetim hattına evrilmesi anlamına gelmektedir. Bu durum, Türkiye’nin sınır güvenliği açısından da yeni tehditleri beraberinde getirmektedir.
TSK’yı Irak’ın kuzeyinden Türkiye’deki iktidarın bir BOP görevi olarak çekmesi, yalnızca askeri bir karar olarak değil, aynı zamanda Türkiye’nin son yıllarda giderek artan dış politika yöneliminin bir yansıması olarak da değerlendirilmelidir. Bu gelişme, Ankara’nın bölgesel denklemdeki manevra alanını daraltırken, Batı eksenli stratejilere dolaylı katkı sunabilecek bir sonuç doğurmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’nin küresel sistemdeki konumu, özellikle NATO altyapısı içindeki durumu, bölgedeki dinamiklerle doğrudan ilişkilidir. Kürecik Radar Üssü’nün stratejik işlevi, İran’a yönelik istihbarî desteğin merkezlerinden biri olarak yeniden gündeme gelmiştir (Jerusalem Post, 2025; Anadolu Ajansı, 2023).
(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
Küresel ölçekte ise İran’a karşı geliştirilen yeni baskı politikası, yalnızca Tahran’ın nükleer programı veya bölgesel nüfuzu ile sınırlı değildir. Bu strateji, aynı zamanda Avrasya eksenini zayıflatmayı, Çin ile Rusya’nın ve Türkiye’nin etki alanlarını daraltmayı hedeflemektedir. İran’a yönelik olası bir saldırı, bu nedenle yalnızca Ortadoğu’yu değil, tüm Asya güvenlik mimarisini etkileyecektir. BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü üyelerinin bu senaryoya tepkisi, bölgesel bloklaşmanın derinleşmesine yol açabilir (ISW, 2025; Global Times, 2025).
BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ (BOP) – STRATEJİK ARKA PLAN VE JEOPOLİTİK HEDEFLER
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), 2000’li yılların başında ABD tarafından bölgesel güç dengelerini kendi emperyal çıkarı için yeniden kurmak amacıyla tasarlanmış stratejik bir çerçevedir. Resmî söylemde demokrasi, ekonomik kalkınma ve istikrarın teşvik edilmesi hedeflenmiş olsa da, uygulamada bölgenin enerji hatlarını kontrol etme, kritik ulaşım koridorlarını güvence altına alma ve İsrail’in güvenliğini güçlendirme önceliği belirleyici olmuştur (U.S. State Department, 2004; Özmen, 2017).
Irak ve Suriye örnekleri, BOP’un pratikteki yansımalarını açık biçimde göstermektedir. 2003 Irak işgali sonrası kurulan federal sistem, ülkeyi üçe bölmüş; kuzeyde Kürt Bölgesel Yönetimi, güneyde Şii ağırlıklı, merkezde Sünni çoğunluklu yapı ortaya çıkmıştır. Suriye’de iç savaş sürecinde ABD destekli “Kürt” unsurların özerklik alanları elde etmesi, BOP mantığının uygulama alanını genişletmiştir (Al Jazeera, 2024; Reuters, 2024).
2020’li yıllarda BOP adı resmi olarak kullanılmasa da mantığı bölgesel yapılanmalarda sürmektedir. ABD, İngiltere ve İsrail’in Irak’ın kuzeyi ve Suriye’de üsler, özel kuvvetler ve yerel partnerlerle oluşturduğu güvenlik ağları, BOP’un fiili uzantısını temsil etmektedir (Middle East Eye, 2025; ISW, 2025). Bu yapılanmalar, bölgeyi Batı eksenli kontrol altında tutarken aynı zamanda yerel devletlerin hareket alanını kısıtlamaktadır.
Türkiye’nin BOP bağlamındaki konumu karmaşıktır. Ankara, bölgedeki kendi güvenlik önceliklerini korumaya çalıştığını belirtse de bir çok somut hamleleri BOP’un stratejik mantığıyla örtüşmektedir. Özellikle Irak’ın kuzeyinden TSK’nın çekilme hareketleri, bölgedeki Batı destekli yapılanmaların gelişmesine zemin hazırlayacak bir boşluğu yaratmıştır. Bugüne kadarda Kürecik Radar Üssü gibi kritik altyapılar, bu bağlamda İran’a karşı istihbarî destek sağlamakta kullanılmıştır (Jerusalem Post, 2025; Anadolu Ajansı, 2023).
BOP’un teorik temeli, “kaos içinde nizam” ve Büyük İsrail paradigmasına dayanır. Bölgedeki etnik, mezhepsel ve siyasi bölünmelerin derinleştirilmesi, Batı merkezli güçlerin nüfuzunu artırmakta ve bölgesel istikrarsızlığı yönetilebilir bir düzene dönüştürmektedir. Bu çerçevede Türkite’deki iktidarın TSK’nın Irak’ın kuzeyinden çekilmesi, bölgesel denklemin yeniden tanımlanması ve Batı eksenli stratejik hatların güçlendirilmesi, (Türkiye ve bölgeye ihanet) sürecinin önemli bir adımı olarak okunmalıdır (Buzan & Wæver, 2003; Turkish Minute, 2025).
TÜRKİYE’NİN IRAK’IN KUZEYİNDEKİ ASKERİ VARLIĞI VE ÇEKİLME SÜRECİ
Türkiye, 1990’lardan itibaren PKK tehdidine karşı Irak’ın kuzeyinde sınır ötesi operasyonlar yürütmüş ve çeşitli üs bölgeleri kurmuştur. Bu üsler, yalnızca taktiksel saldırı ve savunma amacı taşımamış, aynı zamanda istihbarat toplama ve bölgesel dengeyi gözetme işlevi görmüştür (Millî Savunma Bakanlığı Raporu, 2023; BBC Türkçe, 2025). Üs bölgeleri, PKK/PJAK’ın Irak’taki faaliyetlerini izlemek ve engellemek için kritik bir altyapı sağlamıştır.
2025 Ekiminden itibaren TSK, bazı üs bölgelerinde kademeli olarak çekilme sürecine girmiştir. Bu çekilme, askeri taktiklerin ötesinde, bölgesel jeopolitik dengeleri yeniden şekillendiren bir hareket olarak öne çıkmaktadır. Özellikle ABD, İngiltere ve İsrail’in bölgedeki özel kuvvet ve danışmanlık varlıkları, TSK’nın çekildiği alanları hızla dolduracaktır (Al Jazeera, 2024; Reuters, 2025).
Kürecik Radar Üssü ve diğer stratejik istihbarat altyapıları, Türkiye’nin sahadan çekilmesi bu yüzden BOP’a doğrudan destek sağlayan unsurlar olarak işlev görmektedir. Bu radar sistemleri, İran’a yönelik olası operasyonlar sırasında istihbarat ve erken uyarı sağlamak için kritik öneme sahiptir (Jerusalem Post, 2025; Anadolu Ajansı, 2023). Böylece bu şekilde Türkiye, sahadan çekilmiş olarak ABD ve İsrail lehine bölgedeki askerî dengede olumsuz bir rol oynamaktadır.
TSK’nın çekilmesi, Irak’ın kuzeyinde güvenlik boşlukları yaratmıştır; bu boşluklar 2025 Ekiminde PKK/PJAK ve Batılı özel kuvvetler tarafından doldurulmuştur. Bölgedeki güç dengesi artık ABD ve müttefiklerinin kontrolünde ilerlemektedir. Bu durum, Türkiye’nin sınır güvenliği ve bölgedeki operasyonel manevra alanını sınırlamakta, aynı zamanda Ankara’nın BOP ve NATO bölgesel stratejik planlar çerçevesinde hareket etmesidir (ISW, 2025; Turkish Minute, 2025).
Böylelikle nihayetinde, TSK’nın Irak’ın kuzeyindeKİ kademeli çekilmesi, yalnızca askerî bir karar değil; ABD ve İsrail yanlısı bölgesel unsurların yeniden konumlanmasını sağlayan stratejik bir hamle olarak görülmelidir. Türkiye, sahadaki doğrudan varlığını azaltırken, BOP’a dolaylı destek mekanizmaları ve altyapılar üzerinden hâlâ bölge denklemini ABD ve İsrail lehine etkileme kapasitesini göstermektedir. Bu durum, özellikle İran’a yönelik olası bir kara harekâtı senaryosunda kritik öneme sahip olacaktır.
İRAN’A YÖNELİK OLASI OPERASYON SENARYOSU VE BÖLGESEL AKTÖRLER
Bölgede elde edilen veriler, İran’a yönelik olası bir kara harekâtının Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki koridorları üzerinden gerçekleştirilebileceğini göstermektedir. Bu harekât, ABD özel kuvvetleri, İngiliz SAS birlikleri ve İsrail’e bağlı operasyonel unsurların sahadaki koordinasyonunu içerirken, bölgedeki silahlı grupların (PKK/PJAK) lojistik ve istihbarat desteği sağlaması planlanmaktadır (ISW, 2025; Middle East Eye, 2025). Bu yapı, hem kara hem de istihbarat boyutunda çok katmanlı bir operasyon modelini ortaya koymaktadır.
Türkiye’nin bölgeden çekilmesi, bu senaryoda kritik bir boşluk yaratmıştır. Kürecik Radar Üssü gibi altyapılar, sahadan çekilmiş olmasına rağmen operasyonel istihbarat sağlama ve erken uyarı işlevi görmektedir. Böylece Türkiye, doğrudan sahada yer almasa da Kürecik üzerinden ve TSK’nın Irak’ın kuzeyinden çekilmesi ile doğrudan katkı sağlayarak harekâtın istihbarat boyutunda etkili rol oynamaktadır (Jerusalem Post, 2025; Anadolu Ajansı, 2023).
Bölgesel aktörler açısından, Irak ve Suriye’deki mevcut güç dengeleri operasyon planlarını şekillendirmektedir. Irak’ın kuzeyindeki Kürt federal bölgeleri ve Suriye’nin kuzeyinde ABD destekli alanlar, bu koridorların güvenliğini sağlayacak kritik noktalar olarak işlev görmektedir. Aynı zamanda bölgesel ABD ve İsrail yanlısı milislerin ve paramiliter grupların koordinasyonu, harekâtın hız ve etkinliğini artıracak şekilde organize edilmektedir (Al Jazeera, 2024; Reuters, 2024).
Harekâtın uygulanabilirliği, lojistik hatların güvenliği, hava ve kara koridorlarının kontrolü ve bölgesel aktörlerin iş birliği ile doğrudan ilişkilidir. Bu bağlamda, ABD, İngiltere ve İsrail’in stratejik planlaması sahadaki yerel aktörler ve altyapılar ile senkronize edilmektedir. Bu durum, operasyonun yalnızca teknik bir harekât değil, aynı zamanda kapsamlı bir stratejik hamle olduğunu göstermektedir (ISW, 2025).
Özetle, İran’a yönelik olası operasyon senaryosu çok katmanlı ve bölgesel aktörlerle koordineli bir yapıya sahiptir. Türkiye’nin bu olası operasyona doğrudan veya dolaylı katkıları, sahadaki Batı merkezli güçlerin manevra alanını artırırken, bölgedeki güvenlik dengelerinin ( esasında bölgede güvenlik kalmamaktadır) yeniden şekillenmesine yol açmaktadır. Bu çerçevede, operasyon planları hem yerel hem küresel aktörlerin çıkarları ile doğrudan bağlantılıdır.
TÜRKİYE’NİN JEOPOLİTİK RİSKİ VE POLİTİKA ÖNERİLERİ
Bölgesel dinamikler Türkiye için ciddi jeopolitik riskler oluşturmaktadır. Irak’ın kuzeyinden çekilen TSK unsurları ve sahadaki güvenlik boşlukları, İran’a yönelik olası operasyonların ve Batı merkezli güçlerin hareketlerinin Türkiye’nin sınır güvenliğine doğrudan etkilerini artırmaktadır. Bu durum, sınır ötesi istihbarat ve erken uyarı kapasitesinin güçlendirilmesini zorunlu kılmaktadır (Turkish Minute, 2025; ISW, 2025).
Türkiye’nin güvenlik stratejisi, sadece askerî unsurlara değil, diplomasi ve bölgesel ittifaklara da dayanmalıdır. Komşu ülkelerle iş birliği mekanizmalarının güçlendirilmesi, sınır koruma ve ortak istihbarat paylaşımı açısından hayati önem taşımaktadır. Bu yaklaşım, operasyonların önceden tespit edilmesini ve potansiyel tehditlerin kontrol altına alınmasını mümkün kılmaktadır (Al Jazeera, 2024).
Savunma alanında, TSK’nın hareket kabiliyeti ve hızlı müdahale kapasitesi artırılmalıdır. Özellikle sınır bölgelerinde modern gözetleme sistemleri, drone ve elektronik istihbarat altyapısının entegrasyonu, Türkiye’nin bölgesel risklere karşı caydırıcı kapasitesini yükseltecektir. Kürecik Radar Üssü gibi stratejik altyapılar, Türkiye’nin ulusal güvenliği ve egemenliği gözetilerek, ABD ve İsrail’in kullanımına kapatılmalıdır. Bu önlem, Türkiye’nin sınır ötesi harekâtlar ve olası operasyonlar karşısında bağımsız istihbarat ve savunma kapasitesini güçlendirecektir (Jerusalem Post, 2025; Anadolu Ajansı, 2023).
Diplomatik ve ekonomik boyutta Türkiye, bölgesel krizlerin etkilerini azaltmak için çok taraflı girişimlerde aktif rol almalıdır. BRICS ve Şanghay İşbirliği Örgütü gibi platformlarda güçlü diplomatik temaslar, olası küresel bloklaşmanın Türkiye aleyhine işlemesini engelleyecek önemli bir strateji unsuru olarak değerlendirilmelidir. Böylece bölgesel ve küresel aktörlerin hareketleri dengelenebilir (Global Times, 2025; ISW, 2025).
Bu bağlamda, Türkiye’nin risk yönetimi ve politika önerileri, hem sahada hem diplomatik kanallarda bütünleşik bir strateji gerektirmektedir. Bölgesel istikrarın korunması, sınır güvenliğinin sağlanması ve olası operasyonlara karşı hazırlıklı olunması, Türkiye’nin uzun vadeli çıkarlarını güvence altına alacak temel unsurlar olarak öne çıkmaktadır. Böylece Türkiye, bölgesel aktörlerin yeniden şekillenen güvenlik mimarisi karşısında etkin ve stratejik bir konum elde edebilir.
TSK ÇEKİLMESİ, KÜRECİK RADAR VE BOP’UN İRAN SALDIRISI ÖNCESİ ETKİLERİ
Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki askerî varlığını İran’a olası bir saldırı öncesinde azaltması ve Kürecik Radar Üssü’nün fiilen operasyonel istihbarat desteği için kullanılması, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırı bir tutum olarak değerlendirilmelidir. Bu durum, sahadaki güvenlik boşluğunu Batı merkezli güçlere bırakmakta ve Türkiye’nin bölgesel stratejik konumunu zayıflatmaktadır (ISW, 2025; Jerusalem Post, 2025).
İran, yaklaşık 35 milyonluk Türk nüfusuyla kısmen bir Türk devleti niteliği taşımaktadır. Dolayısıyla, İran’a yönelik kara harekâtları ve bölgesel müdahaleler yalnızca uluslararası bir saldırı değil, aynı zamanda Türk topluluklarını doğrudan etkileyen bir güvenlik ve demografik kriz oluşturacaktır. Bu perspektifle bakıldığında, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinden çekilmesi ve radar altyapısını kontrol etmeme ( ABD-İsrail denetimi ile) tercihleri stratejik açıdan tartışmalı bir boyut kazanmaktadır (Global Times, 2025).
BOP çerçevesinde planlanan İran saldırısı, bölgedeki kaosu derinleştirerek göç dalgaları yaratacaktır. Bu boşluk, BOP’un hedefleri doğrultusunda “Büyük Kürdistan” veya “Müslüman İsrail” konseptlerinin hayata geçirilmesini kolaylaştıracak bir ortam sağlayacaktır. Bu strateji, İran’ın parçalanmasını ve bölgesel nüfuzunun kontrol altına alınmasını amaçlamaktadır. Türkiye’deki iktidarın mevcut tutumu, bazı yorumcular tarafından bu sürecin dolaylı destekçisi olarak yorumlanmalıdır (Al Jazeera, 2024; Turkish Minute, 2025).
Bölgesel ve küresel tepkiler de ihmal edilemez boyuttadır. İran’a yönelik bu tür operasyonlar, Hindistan, Rusya ve Çin başta olmak üzere Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS ülkeleri ile küresel Güney’in güçlü tepkisini tetikleyecektir. Bu durum, yalnızca bölgesel değil, küresel güvenlik ve diplomasi dengelerinde de ciddi sarsıntılara yol açacaktır (ISW, 2025; Global Times, 2025).
Böylece, TSK’nın çekilmesi ve Kürecik Radar Üssü’nün kullanımı, yalnızca saha hareketi olarak değil; Türkiye’nin ulusal güvenliği ve bölgesel denge açısından kritik sonuçlar doğuran stratejik bir hamle olarak okunmalıdır. Bu bağlamda Türkiye’nin politik ve askeri kararları, hem bölgesel istikrar hem de küresel diplomatik dengeler açısından acilen yeniden değerlendirilmelidir.
SONUÇ VE GENEL DEĞERLENDİRME
Irak’ın kuzeyinden TSK’nın çekilmesi ve Kürecik Radar Üssü’nün fiilen kullanılabilir hâle gelmesi, Türkiye’nin bölgesel stratejik konumunu doğrudan etkilemektedir. Bu gelişmeler, İran’a yönelik olası bir kara harekâtı öncesinde sahadaki boşlukların Batı merkezli güçler tarafından doldurulmasına olanak tanımaktadır. Türkiye’nin mevcut tutumu, bazı analistlere göre ulusal çıkarlarla uyumsuz ve stratejik açıdan riskli bir konum yaratmaktadır (ISW, 2025; Jerusalem Post, 2025).
İran, yaklaşık 35 milyonluk Türk nüfusu ile kısmen bir Türk devleti niteliği taşımaktadır. Dolayısıyla İran’a yönelik operasyonlar, sadece uluslararası güvenlik açısından değil, aynı zamanda Türk topluluklarını doğrudan etkileyen bir tehdit oluşturacaktır. Bu bağlamda, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki askerî varlığı ve radar altyapısının yönetimi, ulusal güvenlik açısından kritik öneme sahiptir (Global Times, 2025).
BOP’un İran saldırısı kapsamında bölgesel kaosu derinleştirme ve göç dalgaları yaratma stratejisi, Büyük Kürdistan veya Müslüman İsrail konseptinin hayata geçirilmesine uygun bir ortam sağlayacaktır. Bu senaryo, hem İran’ın parçalanmasını hem de bölgesel nüfuzunun kontrol altına alınmasını amaçlamaktadır. Türkiye’deki iktidarın mevcut tutumu, bu sürece dolaylı destek sunan bir rol olarak değerlendirilmelidir (Al Jazeera, 2024; Turkish Minute, 2025).
Küresel ölçekte, olası operasyonlar Hindistan, Rusya ve Çin başta olmak üzere Şanghay İşbirliği Örgütü ve BRICS ülkeleri ile küresel Güney’in tepkisini tetikleyecektir. Bu durum, yalnızca bölgesel değil, küresel güvenlik ve diplomatik dengeleri de doğrudan etkileyecek; Türkiye’nin uluslararası konumu bu yeni eksenler ışığında Küresel Güney’de olumsuz bir unsur olarak yeniden değerlendirilecektir (ISW, 2025; Global Times, 2025).
Sonuç itibarıyla, Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki askeri varlığını çekmesi, Kürecik Radar Üssü’nün yönetimi ve ABD ye bilgi akışı, BOP çerçevesinde İran’a yönelik planlanan harekâtlara dolaylı (esasında doğrudan) BOP çerçevesinde katılması, Türkiye için stratejik bir uyarı ve hata niteliği taşımaktadır. Türkiye, bu durumda bile yine de, herhalükarda ulusal güvenliğini korumak, sınır bölgelerini ve altyapısını bağımsız hâle getirmek, göç dalgaları ve bölgesel istikrarsızlıkla başa çıkmak için bütüncül bir savunma, diplomasi ve istihbarat stratejisi geliştirmek zorundadır. Bu önlemler kısmen de olsa, Türkiye’nin çok zarar göreceği bilinmesine rağmen bölgede devlet olarak ayakta kalabilmesi için ne olursa olsun elzemdir.
KAYNAKÇA
Al Jazeera. (2024). Suriye ve Irak’ta güvenlik dengeleri: ABD ve Kürt unsurların rolü. Erişim:
Anadolu Ajansı. (2023). Kürecik Radar Üssü ve bölgesel güvenlik işlevi. Erişim:
BBC Türkçe. (2025). Kuzey Irak’tan Türk askerinin çekilmesi ve bölgesel etkiler. Erişim:
Buzan, B., & Wæver, O. (2003). Regions and Powers: The Structure of International Security. Cambridge University Press.
Global Times. (2025). Avrasya’da bölgesel güç dengeleri ve Türkiye’nin diplomatik rolü. Erişim:
ISW (Institute for the Study of War). (2025). Iranian threat scenarios and regional actor involvement. Erişim:
Jerusalem Post. (2025). Kürecik Radar Üssü ve Türkiye’nin istihbarat kapasitesi. Erişim:
Millî Savunma Bakanlığı Raporu. (2023). TSK’nın sınır ötesi operasyonları ve Kuzey Irak üsleri. Ankara: MSB Yayınları.
Millî Düşünce Merkezi. (2020). BOP ve Türkiye’nin bölgesel stratejisi. Ankara: MDY Yayınları.
Middle East Eye. (2025). US and allied special forces presence in Northern Iraq. Erişim:
Özmen, A. (2017). Büyük Ortadoğu Projesi ve Türkiye’nin rolü. İstanbul: SETA Yayınları.
Reuters. (2024). Suriye iç savaşında ABD destekli Kürt alanları. Erişim:
Reuters. (2025). Kuzey Irak’taki güç dengeleri ve TSK çekilmesi. Erişim:
Turkish Minute. (2025). TSK, Kürecik ve bölgesel güvenlik stratejileri. Erişim:
U.S. State Department. (2004). The Greater Middle East Initiative: Strategic Overview. Washington D.C.: US Government Publications.
İlişkili HaberTSK o bölgeleri terk ediyor… MSB’den ses yok! Hedef İran mı?Haberi görüntüle