‘Türkiye’ye katılsın’ demişti: CHP’den Bahçeli’ye ‘KKTC’ yanıtı

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Özgür Özel başkanlığında CHP Genel Merkezi’nde toplandı.

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

Saat 14.00’te başlayan toplantı devam ederken CHP Sözcüsü Deniz Yücel, MYK gündemine ilişkin basın açıklaması yaptı.

Açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Yücel, “Meclis’e bu hafta Suriye ve Irak konusunda bir tezkere gelmesi bekleniyor. Partinizin bu konuda tutumu ne olur” sorusuna “MYK toplantımız devam ederken bu konu görüşülüyordu halen de görüşülüyor. Bu konuda partimizin tavrı ve tutumunu yarın genel kuruldan önce grup başkanvekillerimiz kamuoyuyla paylaşacak” yanıtını verdi.

‘CHP’NİN İKTİDARA YÜRÜDÜĞÜNÜ AKP DE GÖRÜYOR’

Yücel, şunları söyledi:

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

“Ülke olarak demokraside, hukuk düzeninde, ekonomide, eğitimde ve sağlıkta kısaca hayatın her alanında gerilemenin ve yozlaşmanın yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Halkın adalete olan güveninin her geçen gün biraz daha sarsıldığı, hukuk çizgisinden hızla uzaklaşıldığı, liyakatsizliğin ve kayırmacılığın devletin her kademesine sirayet ettiği, seçilmiş belediye başkanlarının siyasi soruşturmalarla bertaraf edilmeye, oyun dışına itilmeye çalışıldığı, sandıkta kazanamadıkları belediyeleri yargı operasyonlarıyla ele geçirmeye çalıştıkları, ekonomide tam bir çöküşün yaşandığı, vatandaşın gırtlağına kadar borca battığı, yokluğun ve yoksulluğun toplumun tüm kesimlerinde derinden hissedildiği bir dönem yaşıyoruz. Memleket bu haldeyken, iktidar sanal gündemlerin peşinde savruluyor. Algı operasyonları ile halkın gündemini gölgeleyip, CHP’yi bir kumpasın içine itmek için elinden geleni yapıyor. Partimizin tertemiz kurultayını, verilmeyecek hesabı olmayan belediye başkanlarımızı ve il kongrelerimizi türlü hukuksuzluklarla gündem yapmaya çalışıyor, devletin kurumlarını da bu saçmalıklarla oyalıyorlar. Çünkü umudu örgütleyen CHP’nin bu ülkenin birinci partisi olduğunu, iktidara yürüdüğünü AKP de görüyor. Hukuki olmayan yargı kararlarını ve taleplerini hukuk içerisinde açıklamak elbette mümkün değil.

CHP İSTANBUL İL KONGRESİ

İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi hukuksuz kararların merkezi olarak yine iş başındaydı. CHP İstanbul 39. Olağan İl Kongresi’nin yapılmasına saatler kala, kongremizi durdurmak isteyen İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’ni, daha önce de İstanbul Olağanüstü İl Kongresi’ni durdurmaya çalışmasından hatırlıyoruz. YSK’yı sürekli hukuksuz talepleri ile meşgul eden bu mahkemenin hedefi, amacı ve kimlere hizmet ettiği bellidir. YSK’nın bu hukuk tanımayan mahkemenin taleplerine karşı verdiği kararlar doğrudur, haklıdır ancak bu mahkemenin yaptığı usulsüzlükler hakkında Hakimler Savcılar Kurulu tarafından halen daha soruşturma başlatılmaması, durup durup ‘Türkiye’de yargı bağımsızdır’ ya da ‘Türkiye bir hukuk devletidir’ diyen Adalet Bakanı’nın hiç oralı olmaması yargının içler acısı halini ortaya koymaktadır. CHP olarak her türlü saldırıya, baskıya ve engelleme çabasına rağmen iktidara geldiğimizde bu sorunların bir bir çözüleceği, yargıda, gelir dağılımında, vergide, eğitime ve sağlık hizmetlerine erişimde yani hayatın her alanında adaletsizliklerin ortadan kalkacağı, hangi görüşten olursa olsun tüm vatandaşlarımızın mutlu ve huzurlu şekilde yaşayacağı Türkiye’yi kurmak için mücadele ediyoruz, etmeye devam edeceğiz.

‘BUGÜN SİLİVRİ’DE TRAJİK BİR OLAY YAŞANDI’

Millet iradesi 213 gündür tutsak. İddianameler hala ortada yok. Soruşturma tutuksuz şekilde yürütülebilecek iken tutuklu yürütülüyor. Elbette hiç kimse soruşturulmaktan ve kovuşturulmaktan muaf değil ancak savunma hakkı kısıtlanmadan, masumiyet karinesi ihlal edilmeden yargılanmak, lekelenmemek ve tutuksuz yargılanmak hem yasalarımıza hem anayasamıza hem taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre her bir vatandaşımızın hakkıdır. Bugün Silivri Cezaevi Kampüsünde trajik bir olay yaşandı. Ekrem Başkan’ın anasının ak sütü gibi helal, 35 yıllık diplomasını iptal eden zihniyet, bugün duruşmaya saatler kala duruşma salonunu değiştiriyor, avukatları, basını ve izleyicileri dışarıda bırakmaya çalışıyor. Avukatların baro odasına girememesinin açıklaması yok. Bugün savunma hakkı gasbedildi. Adil yargılama hakkı yok sayıldı. Duruşmaya katılmama kararına rağmen İmamoğlu’nun mahkemeye getirilmesi ve avukatı Mehmet Pehlivan’a müvekkilini savunma hakkı verilmemesi izahı olmayan bir durumdur. Bugün yaşananlarla adalete güven bir kez daha sarsıldı. Duruşma salonuna avukatların sokulmaması, bize sıkıyönetim dönemlerini ve darbe süreçlerini hatırlatıyor. Sırf Ekrem İmamoğlu’yla yarışmaktan korktuğunuz için suçsuz günahsız insanlara iftiralar attınız, yetkisiz kurullara hukuksuz biçimde diplomalarını iptal ettirdiniz, insanları mesleklerinden, işlerinden ettiniz, hayatlarını kararttınız. Bırakın da insanlar kendilerini savunsunlar, bırakın da bari adil yargılansınlar. Kumpas ve iftiraların gölgesinde gerçekleşen soruşturmalar ve tutuklamalar, hukuk devletinin değil, meşruiyetini yitirmiş, hukuk çizgisinden uzaklaşmış bir iktidarın kanıtıdır. CHP olarak, bu hukuksuzluk düzenini biz değiştireceğiz. Haksızlıkların üzerine korkusuzca gitmeye devam edecek, özgürlükleri yok eden düşman ceza hukuku uygulamalarına son vereceğiz.

NADİR TOPRAK ELEMENTLERİ

63’üncü mitingimizi bu hafta içi İstanbul Arnavutköy’de, 64’üncü mitingimizi ise hafta sonu ‘Nadir Toprak Elementleri’ konusunda Eskişehir’de gerçekleştireceğiz. Herkes için demokrasiyi ve yargı bağımsızlığını savunmaya devam edeceğiz. Biz AKP’yi ve Tayyip Erdoğan’ı girdiği her seçimde tam dört kez yenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nun neden tutuklu olduğunu biliyoruz. Cumhurbaşkanı adayımız Ekrem İmamoğlu’yla demokratik yarışa girmeye cesaret edemiyorlar. Biliyoruz ki, Zeydan Başkan’ın, Muhittin Böcek Başkan’ın ve diğer belediye başkanlarımızın hizmet üretmesinden korkuyorlar. Biliyoruz ki; 22 yıllık iktidardan sonra, ilk kez 2024 yerel seçimlerinde ikinci parti konumuna düştükten sonra iktidarlarını kaybetmekten korkuyorlar. Biliyoruz ki; iktidarlarını kaybetmemek için her şeyi yapıyorlar, yapmaktalar ve yapacaklar. Ama unuttukları bir şey var. Hiçbir güç milletten daha büyük değildir. Hiçbir güç milletin gücünün, milletin iradesinin, milletin kararının önünde duramaz. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

CAN HOLDİNG SORUŞTURMASI

24 yıllık AKP iktidarının Türkiye’yi kara para aklama ülkesi haline nasıl getirdiğini geçtiğimiz hafta düzenlenen Can Holding operasyonuyla bir kez daha gördük, işittik. Yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Can ifadesinde açık açık; kara para aklamakla suçlandığı bu faaliyetleri, ‘devlet büyüğü ve devlet yetkililerinin’ yönlendirmesiyle yaptığını söylüyor. Savcılık da çıkıp demiyor ki kim bu devlet büyüğü ve devlet yetkilileri. Buradan hukukun üstünlüğünü savunan, gücünü saraydan değil kanunlardan alan, onurlu şerefli yargı mensuplarına sesleniyoruz. Bu soruları sormak bizim kadar sizin de boynunuzun borcudur. Hukukun üstünlüğünün hâkim olduğu bir ülkede, söz konusu devlet büyükleri kimmiş, bu konunun araştırılması üzerine gidilmesi gerekirken, Türkiye’de bu devlet büyükleri kim diye soracak bir savcı hala çıkmadı. Belediyelerimize yönelik düzenlenen operasyonlarda kumpas ve iftiralarla suç uydurmaya çalışanlar, iktidara, iktidarın içindeki devlet büyüklerine gelince gözünün önündeki itirafı görmezden geliyorlar.

‘İKTİDAR GÖZÜNÜ KAPAMIŞ, KULAKLARINI TIKAMIŞ DURUMDA’

Türkiye’de pek çok alanda alarm zilleri çalıyor. Ama iktidar hepsine gözünü kapamış, kulaklarını tıkamış durumda. Öyle bir noktaya gelindi ki hukuksuzluklar arttıkça, zaten kırılgan olan ekonomimiz de bu güvensizlik ortamından etkileniyor. Sanayi, tekstil gibi ekonominin lokomotif sektörlerinden gelen kritik açıklamalar uzunca bir süredir işçinin dikkat çekmeye çalıştığı yıkımı gözler önüne seriyor. Sanayide istihdam düşerken, Mehmet Şimşek’in uyguladığı ekonomi programı tekstil sektörünü çok kritik eşiğe getirdi. Toplumun her kesimi; işçiler, işçi sendikaları, esnaf odaları, memurlar ve bazı memur sendikaları uzun süredir ülkedeki ekonomik buhrana yüksek tepki gösteriyor. ‘Nas’ denilerek faizler bir anda inerken, enflasyon fırlarken, ‘Kur Korumalı Mevduat’ ile birileri zenginleşirken sessiz kalan iş dünyası da nihayet ses çıkarmaya başladı. Şimdi bakıyoruz Erdoğan’ın giyim tarzına methiyeler düzen, kravat seçimi hakkında dakikalarca konuşan bazı iş insanları ‘ekonomide felaket geliyor’ diyor. Aslında felaket çoktan geldi, yıkıp geçmesine de maalesef az kaldı. Yabancı yatırımcı gelmiyor. Pek çok kişi Türkiye’deki fabrikasına kilit vurup yurt dışına yatırım yapıyor.

EKONOMİ ELEŞTİRİLERİ

19 Mart’ta hukuk darbesi yapılırken susanlar şimdi ‘ülkede hukuk olmazsa, hukuk güvencesi sağlanamazsa yatırımcı gelmez, ekonomi düzelmez’ demeye başladı. Bakın tekstil bu ülke için en önemli sektörlerden biri. Tekstil fabrikaları Denizli’den İzmir’e, Bursa’dan Gaziantep’e birçok şehirde binlerce kişi için ekmek kapısı. En önemli ihracat kalemlerinden biri olan tekstil sektörü son 25 yılın en ağır sürecini yaşıyor. İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliğinin verilerine göre 2025’in ilk altı ayında 300 tekstil firması konkordato ilan etti. Artan enflasyon, artan üretim maliyetleri ve yanlış ekonomi politikaları sonucunda tekstilde ortaya çıkan tablo çok acı. İstanbul’da Merter’de, Laleli’de kepenkler bir bir iniyor. Tekstilin kalbi duruyor. On binlerce insan işsiz kalıyor. AKP ise büyüme ve istikrar masalları anlatmaya devam ediyor. İşsizlik artarken, enflasyon emeklinin, işçinin belini iyiden iyiye bükerken, yoksulluk günden güne derinleşirken daha birkaç gün önce Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Amerika’da açıklama yapmış ‘Enflasyonda iyi bir ilerleme kaydediliyormuş.’ Ülkedeki ekonomik çöküşü görmeniz için daha ne olması gerekiyor? Yıllardır ekonomi alanında çalışmış profesörlerin, hocaların, alanlarındaki yetkinlikleri tartışmasız olan ekonomistlerin, ekonomideki tespitlerini ve uyarılarını görmezden gelen iktidar iyice halktan kopmuş durumda ki; milyonlarca vatandaşın yaşadığı yoksulluğu, pazar tezgahlarında çürük diye ayrılan sebze meyveleri toplayan emeklileri de görmüyor. Çünkü halktan kopuklar. Çünkü halkın içine çıkamıyorlar. AKP’ye göre her şey güllük gülistanlık. AB’de yüzde 3.5 olan gıda enflasyonu Türkiye’de yüzde 36. Ekonomi profesörleri, hocalar, ekonomistler doğru değerlendirmiyor. Yoksulluktan kırılan halk da, ne yaşadığını bilmiyor öyle mi? AKP’ye göre öyle.

‘BİR KİŞİ KOLTUĞUNU KORUYACAK DİYE…’

İktidar istediği kadar gerçeklerden kaçmaya çalışsın. Ekonomik buhran bir virüs gibi her alana, her sektöre yayılıyor. Birbirine sıkı sıkıya bağlı bir zincir gibi hukuka vurduğunuz her darbe ekonomide yankılanıyor. Ekonomideki her darbe de sırayla bütün sektörleri vuruyor. Bir kişi koltuğunu koruyacak diye 86 milyon feda ediliyor. Bakın bir ülkede; açlık sınırının 28 bin lira, yoksulluk sınırının 91 bin lira olduğu bir ülkede, asgari ücret 22 bin 104 liraysa, en düşük emekli maaşı 16 bin 881 liraysa; toplam nüfusun yarıdan fazlası asgari ücret, asgari ücret civarında ücret ve emekli maaşıyla hayatını idame ettirmek zorunda kalıyorsa, orada artık iktidarın değişme vakti gelmiş ve geçiyordur.

HAKAN TOSUN’UN ÖLÜMÜ

AKP iktidarı, yaratmış olduğu hukuksuzluk düzeninde artık kimsenin can güvenliğini sağlayamıyor. Tıpkı gazeteci, belgeselci ve ekoloji aktivisti Hakan Tosun’un da sağlayamadığı gibi. 10 Ekim’de İstanbul’da evine dönerken iki kişi tarafından dövülmüş halde bulunan Hakan Tosun hayatını kaybetti. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir vatandaşı, gazeteci dövülerek öldürülüyor, üstelik olaya ilişkin kamera görüntülerinin toplatıldığına dair şüpheler mevcut. Olayın üzerinden 10 gün geçmiş, yetkili ağızlardan ‘olayı araştırmak üzere iki Polis Başmüfettişi görevlendirilmiştir’ açıklaması dışında hiçbir şey duymadık. Bu olayın tüm yönleriyle açığa çıkarılması, sorumluların hukuk önünde hesap vermesi ve adaletin tecelli etmesi tek temennimizdir. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine sabır ve başsağlığı diliyorum. Hakan Tosun’u ölüme götüren sürecin açığa çıkarılması, olayın tüm yönleriyle aydınlatılması için elimizden geleni elbette yapacağız. Bunu hem adaletin sağlanması için hem de hukuk devletinin bir gereği olduğu için önemsiyoruz. Hukuki süreci etkin şekilde takip edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

‘TAYFUN KAHRAMAN’ ÇAĞRISI

Tayfun Kahraman, memleketini seven, yaşadığı kente yapılan ihanetlere sırtını dönmeyen, bu ülkenin duyarlı vatandaşlarından biri. Şehir plancısı, İstanbul Şehir Plancıları Odası eski başkanı. 42 aydır cezaevinde. Geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvurunun gerekçeli kararı açıklandı. Yüksek Mahkeme kararında; ‘Adil yargılanma hakkının ihlal edilmiş olması’ ve ‘Tayfun Kahraman’ın eylemleriyle, mahkumiyete gerekçe gösterilen deliller ve olaylar arasında illiyet bağı kurulamadığı’ gerekçesiyle yeniden yargılanması gerektiğine ve tutukluluk durumunun ilk derece mahkemesi tarafından değerlendirilmesine karar verilmiştir. Burada dileğimiz ve temennimiz, ilk derece mahkemesince bir an önce Tayfun Kahraman’ın tutukluluğuna son verilmesidir.

BAHÇELİ’YE KKTC YANITI

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde her türlü engellemeye, haksız rekabete yol açacak her türlü hamleye karşın Sayın Tufan Erhürman seçimden zaferle çıktı. Seçimleri kazanan Cumhuriyetçi Türk Partisi, CHP ile kardeş partidir. Bir taraftan seçimlerin tarafsızlığına gölge düşürmemek adına, diğer taraftan Kıbrıs seçimlerinin Kıbrıs’ın iç meselesi olması nedeniyle, seçimler bitene kadar CHP olarak bu konuyu dillendirmeyi doğru bulmadık. Ama AKP ve MHP bunu yaptılar. Hatta MHP’li bir milletvekilinin oteli karargâh olarak kullanıldı. Kıbrıslıların deyimiyle ‘Topçusundan, popçusuna kadar’ herkesi devreye soktular ama sandığa yansıyan milli iradeyi engelleyemediler.

İlişkili HaberBahçeli’den seçimler sonrası açıklama: ‘KKTC Türkiye’ye katılsın’Haberi görüntüle

Biz Kıbrıs’ı bağımsız bir devlet olarak görüyoruz. O yüzden ‘Yavru vatan’ ibaresini de kullanmıyoruz. Kıbrıs ile ilişkilerimizi, ‘Yavru vatan’ diyerek sınırlandırıldığı bir tutumla değil, ‘Kardeş vatan’ ibaresiyle dostça, dayanışma ve kardeşlik içeren eşitlikçi bir şekilde sürdürülmesi gerektiğini savunuyoruz. Başta Sayın Devlet Bahçeli olmak üzere bazı siyasetçiler bu sonucu hazmedemese de biz buna halk iradesi, demokrasi ve milletin gücü diyoruz. Her 10 Kuzey Kıbrıs Türkünün altısının desteklediği yeni Cumhurbaşkanı elbette meşrudur, hak edendir, kazanandır. Bize de onu tebrik etme görevi düşer. KKTC’nin yeni Cumhurbaşkanına başarılar diliyoruz. Tufan Erhürman’ın ‘Türkiye’yle istişare etmeden bir dış politika belirlenmeyecek’ söylemlerini önemsiyoruz ve destekliyoruz.”