Yaşatılması gereken Cumhuriyet

Barış Tekin yazdı…

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

Kavramsal olarak Cumhuriyetten ne anladığımız hayati derecede önemlidir. Çünkü bugün Cumhuriyet devrimi yalnızca Atatürk posterlerine, Atatürk’ün imzasına ve yapay zekalı görsellere indirgenir oldu. Hatta öyle ki, Cumhuriyet düşmanı karşı devrimcilerle geçmişten günümüze işbirliği yapmış halk düşmanı komprador sermaye, senede birkaç gün çektiği Atatürk temalı reklam filmleriyle imaj çalışması yapmakta ve kirli geçmişlerini temize çekmekte hiçbir beis görmedi.

Oysa dünya tarihinde müstesna bir mevkiye sahip olan Cumhuriyet devrimimiz bu çiğliklerden beridir. Kimsesizlerin kimsesi olan bir halk devrimidir. Sadece kendi nam ve hesabına mücadele etmemiş, Kurtuluş Zaferiyle yüzlerce yıl farklı kıtalarda sömürülen mazlum milletlere de umut kaynağı olmuştur, bu yönüyle her şeyden önce antiemperyalisttir. Ülkenin her bir ferdinin vatandaşlık temelinde eşitliğini savunur, fırsat eşitliği vazgeçilmezidir. Egemenliği dokunulmaz kılınan saraylardan almış ve her biri kanunlar önünde eşit vatandaşların oluşturduğu ulusa vermiştir. Ulus olmak ancak ayrıcalıksız yurttaşlık temelinde mümkündür.

Bugünse Cumhuriyet devriminin ayrıcalıksız ve imtiyazsız vatandaşlık prensibinden söz etmek mümkün değildir. Egemenlik ulustan alınmış, yeniden saraylara, şirketlere, tarikatlara ve aşiretlere verilmiştir. Ülkemiz yeniden ortaçağ karanlığına mahkum edilmiş ve emperyalist sömürüye sonuna kadar açık hale getirilmiştir. Emperyalizmin güdümündeki sermaye grupları ise ülke kaynaklarının yağma edilmesine çanak tutmakta ve işbirlikçiliklerinin karşılığını sermayelerini büyüterek almaktadır.

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

Cumhuriyet devriminin alameti farikası ulus devlettir. Ulus devlet dil, kültür ve tarih birliğine sahip bireylerden meydana gelen ve vatandaşlık bağı ile birbirine bağlı olarak kader birliğine sahip insanlardan meydana gelir. Eğitimde ve sağlıkta birlik, kamusal fayda ve kamusal hizmetlere erişim Cumhuriyetin ve ulus devletin temelidir. Edirne’den Kars’a, Hakkari’den ve Muğla’ya tüm çocukları bilimin ışığıyla aydınlatmak, müspet ilim meşalesini ülkenin dört bir yanına yaymaktır. Cumhuriyet hükümeti, üretim ekonomisini halkın refahı ve zenginliği için bir zorunluluk olarak görür. Üretimde şirketlerin karlılığı değil kamusal fayda esastır. Bu sebeple planlı kalkınma ve bağımsız sanayi politikası Cumhuriyetin lokomotifidir. Tam bağımsızlık ilkesi ancak bağımsız bir üretim ekonomisi ile sağlanabilir.

Bugün geldiğimiz noktada ise kamu öncülüğündeki üretim ekonomisi terkedilmiş, al-satçılıktan geçinen sermaye grupları tekel haline gelmiş, emek sömürüsü had safhaya çıkmış, ekonomik kriz ve faiz üzerinden servet transferi yapılarak Türk milleti yoksulluğa mahkum edilmiştir. Emperyalizmin ve işbirlikçi sermayenin sömürüsü yalnız insan emeğiyle sınırlı kalmamış, ülkemizin tüm doğal güzellikleri yaylaları, ormanları, ovaları ve sahilleri talan edilmiştir. En temel vatandaşlık hakkı olan sağlık ve eğitim bile piyasalaştırılarak sermayenin karlılık güdüsünün esiri olmuştur.

O halde gerçek Cumhuriyetçilik önce bu esareti reddetmekle başlayacaktır. Ulus yeniden egemenliğini ele alacak ve tam bağımsız Türkiye yeniden inşa edilecektir. Özlemini duyduğumuz Cumhuriyeti yalnız senede bir gün işbirlikçi sermaye reklamları gibi sosyal medya paylaşımlarıyla hatırlamak gerçek Cumhuriyetçilere göre bir hareket tarzı değildir. Sömürülen vatan toprağı fiili işgalden kurtarılmadan; yaylalarımız, meralarımız ve sahillerimiz rant şebekelerinin elinden alınıp kamulaştırılmadan; sanayimiz ve tarımımız kamucu bir niteliğe bürünüp üretim ekonomisine geçmeden; memleketin dört bir yanında kooperatifler yaygınlaşıp Türk köylüsü ve Türk halkı zenginleşmeden içimizde yaşattığımız Cumhuriyete özlemimizi dindiremeyiz. O halde gerçek Cumhuriyetçilere düşen görev bellidir: Türk milleti yeniden emperyalizmin prangalarından kurtarılmalı, yarıda kalan Cumhuriyet devrimi tamamlanmalıdır.

Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti!